Sayfalar

9 Aralık 2020 Çarşamba

2 yaş sendromu ile başa çıkma yolları

Yaşadığım semt içinde bulunduğum bir kafes gibi geliyor artık. Sanki gün geçtikçe daha da küçülüyor bu kafes. Pandemi başladığı günden beri yürüdüğüm yollar, alışveriş yaptığım dükkanlar hatta sokakta gördüğüm yüzler bile aynı. O yüzden anlatacak hem çok şeyim var , hem de hiçbir şeyim yok.

Her gün birbirinin aynı. Birçoğumuz da böyle mi hissediyoruz? Merak ediyorum.

Gökalp artık 2 yaşında. Ona mum üflemeyi öğrettim. Böylelikle doğum günü pastasını kendi üfledi🎂🎈Her anını, her saniyesini şükrederek kucakladığım iki yıldan sonra; tüm güzelliklerin onun olması duasıyla karşıladık yeni yaşını. Keşke babası da yanımızda olabilseydi... Hayat acısıyla tatlısıyla varolma mücadelesi. Ölüm ve yaşam arasında mutlu olmak ve mutlu etmek için harcanan çabaların tümü.

Son 1 aydır gözlemliyorum. 2 yaşının getirdiği bebek ile çocukluk arasındaki o sıkışmışlık, ben acaba hangisiyim'ciliği yaşıyor Gökalp. Buna uzmanlar 2 yaş sendromu derken; ben yurdum annesi; bunun "neydim ne oldum karmaşası" olduğunu düşünüyorum. Bu konuyla ilgili birçok çözüm önerisi var. Allahım her yer uzman, her yer psikolog, her yer pedagog. Bebek bakımı hakkında bütün sihirli sözcükleri tüketmişler gibi. Kimse annece bir anektod vermemiş. Klasik önerilerin varyasyonlarını her yerde bulabilirsiniz. O yüzden ben tamamen kişisel anne tecrübelerimi yazmak istedim. 

YOR ONU: Bir kere artık gözünün gördüğü her şey, bütün dünya, içindeki insanlar da buna dahil hepsi onun oyuncağı. Bunun farkında olunca işimin biraz daha kolay olduğunu farkettim. Yaptığım her işi oyuna çevirmeye başladım. Örneğin; çamaşır asıyorsam mandalları yanlışlıkla düşürmüş gibi tek tek yere atıp bana her seferinde vermesini sağlıyorum. Mandallar yere düşerken "Eyvah! Anne mandalı düşürdüü... Hımmm kim bulacak onu, kim bulacaaak?" diye onu hem güldürüyorum, hem yardıma teşvik ediyorum (yardım etmeyi istemesi ve öğrenmesi önemli), hem de her seferinde eğilip kalkarken fiziksel olarak hareket etmesini sağlıyorum. 


KONUŞ ONUNLA: Verdiğim örnek üzerinden; her mandal için tek tek aynı sözleri mutlaka söylüyorum. Verdiğinde teşekkür edip alkışlıyorum. Çünkü çocuk için takdir edilmek en büyük teşviktir. Olumlu hareketin alışkanlığa dönüşmesi için en kolay ve en cesaretlendirici yoldur. Çocuklar da en az biz yetişkinler kadar onaylanmakran ve takdir edilmekten mutluluk duyarlar. 


DİYALOG KUR: Anne ile konuşmaktan inanılmaz keyif alıyorlar. Her söylediğini "çoğunu anlamasan da" anlamış gibi cevapla. Her fırsatta soyut ve somut şeyleri isimlendir. "Bu verdiğin sarı mandal. Ben sarı mandalı çok severim. Bebeğim annesine yardım ediyor. Çok teşekkür ederim." gibi. Ya da mandalı yere düşürdüğünde buna gülüyorsa "Bunu eğlenceli buldun, sevindin, mutlu oldun, gülüyorsun. Gülünce gamzen çıkıyor. İşte tam burada." diyebilirsin. Böylelikle kelimeleri öğrenmesine ve karşılıklı diyalog kurmak için hevesli olmasına yardımcı ol. 


DAHİL ET: Yaptığın her işe onu da dahil et. Ben sabahları ona meyve suyu hazırlarken yıkadığım meyveleri Gökalp'e veriyorum, o da kuruluyor. Her şeye ama mümkün olan her şeye dahil olmasına izin ver. 2 yaşında bir miniğin başarabilecekleri, muazzam. Muhteşem. Dahil olma duygusu onda hem başarılı bir bireysellik oluşturacak, hem de ekip ruhunu alevlendirecek. Adamdan say onu, tehlikeli olmayan her işin içinde olsun.


BIRAK BOKUNU ÇIKARTSIN: Sen ne yaparsan yap; biliyorum ki bazen bokunu çıkartmaya çalışıyorlar, (bunu duymaktan nefret ettiğini biliyorum ama) SAKİN OL ŞAMPİYON. Ben sabrımın son demlerinde kendi kendime " bir zamanlar sen de 2 yaşındaydın ve hatırlamayacağın kadar çok hata yapıp, sabır taşlarını çatlattın" diyorum. 


RUTİNİ AKSATMA: Lütfen ama lütfen rutinini aksatma. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını biliyorum. Ama en çok dikkat etmen gereken şey günlük rutinin. Bir telefon görüşmesi, dizinin son sahnesi, ocakta kaynayan yemeğin, hiçbir şey inan ki onun günlük programından önemli değil. İpin ucunu bir kez kaçırırsan sıçtın demektir. Çünkü tüm bebekler ve çocuklar bir sonraki adımda onu neyin beklediğini az çok tahmin edebilmek isterler. Eğer siz onu uyku saatinde eğlensin diye parka götürürseniz; onu bir sonraki adımı tahmin edemeyecek hale getirirsiniz. Yorgun bebeğiniz parkta eğlenir belki ama eve döndüğünde huysuzlanır ve artan yorgunluğu uykuya dalmasına engel olur. Sonra gün boyu hem o hem de siz mahfolursunuz. Tekrar söylüyorum ki rutin önemli. Sakın aksatma. 


Bebeğinin karnının tokluğu kadar; DUYGUSAL TOKLUK SAĞLA'mak da önemlidir.

Elinde telefonun varsa onunla oyun oynadığını sanma. Önce o TELEFONU KALDIR.

Enerjik olmanın çok kolay olmadığını biliyorum. Bedenen ENERJİN YOKSA GEVEZE OL. Şarkı söyle, kukla oynat. Ne kadar işe yaradığını görünce inanamayacaksın. 


Benim altı çizili uygulamalarım bunlar. Öfke nöbetlerine hiç girmek bile istemedim😉 O konuda da ilerleme kaydediyoruz. Ama malum;  her şey öyle ha deyince olmuyor...


Bu arada yeni yıla da az kaldı.

⛄🎄 Ben yılbaşı ağacımı süsledim bile. 

Yeni yıl; sen de umarım bu kadar beklediğimize değersin.


15 yorum:

  1. Pedagoglar okusun şu yazınızı. Tebrik ediyorum:) Gökalp çok şanslı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cok ama çok mutlu oldum. Bi çuval dolusu mutlu oldum💟

      Sil
  2. Merak etmeyin yalnız değilsiniz, pek çoğumuz aynı şeyleri hissediyoruz inanın..
    Çok şeker anlatmışsınız bu arada bayıldım :) Yeni yaşınız kutlu ve mutlu olsun.
    Hep birlikte güzelliklerle dolu nice yıllarınız olsun inşallah. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Degil mi, kafesteki kuşlar gibiyiz. Bir yanımız uçmayı biliyor, diğer yanimiz sanki görünmeyen bir kafes..

      2 yaşimiz oldu bakalim👶🏻 cok sukur bugünlerimize.

      Cok sevgiler💟

      Sil
  3. İnstagramdan takip ediyorum orayi kapatmissiniz ben severek takip ediyordum neyse ki isminizi google yazınca çıktı keske kapatmasaydiniz ama mail kısmından abone oldum ben aslında böyle daha iyi oldu mail olarak gelecek heralde yeni yazı paylaştığınızda sevgiler cok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne mutlu, isminiz neydi acaba?
      Ben instagram kullanmayı bir türlü beceremedim. Daha doğrusu orada yazilarimi daha çok kitleye ulaştırmayı bir yolunu bulamadım. Bir de tabi paylaşım düzenlemeyi henüz yeni yeni öğrendim sayılır. Bunun gibi sebeplerle dondurdum ki bir sekil verebileyim. Yine aktif ettim ama paylaşımlarımi bir anda düzenlemeye zamanım yok, yavaş yavas😃

      Neyse ki siz mail alacaksiniz😉😉

      Cok sevgiler...

      Sil
  4. Çok güzel bi yazı olmuş.Hele bi de ergenliğe gel bak neler olcak🤪😂🤭

    YanıtlaSil
  5. Ayni duygulari paylaştığımızı biliyorum, cunku hepimiz dört duvar arasında sıkışmış vaziyetteyiz. Piknikler yapıp uçurtmalar ucuracagimiz günlerimiz de olacak insallah...

    Bir de yazacağım cok şeyin olacağı günler... cok tesekkur ederim.

    Sevgilerimle💟

    YanıtlaSil
  6. Bir Psikolojik ve Rehberlik Danışmanlık bölümü öğrencisi olarak yazdıklarınızın noktası virgülüne o kadar hak veriyorum ki tüm önerilerinizin birbirinden güzel. Aslında hepsi yaşanmışlık ve tecrübelerle dolu öneriler. Günlerin ve yaşamın aynı geçmesi konusu ise hepimizde sanırım öyle diye düşünüyorum. Sanki bir köpek kuyruğunu yakalamaya çalışıyor ve olduğu yerde dönüyor ne o kuyruğu yakalayabiliyor ne de bir arpa boyu yol kat etmiş oluyor. Tıpkı bu durum gibi geçiyor gidiyor hayatımız. En azından şahsen benim öyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Alihan,
      Degil mi? Gercekten muazzam bir kisirdonguye girdik. Hergun farklı bir gün, ama yine de aynı. Yazimi beğenmene sevindim. Evet bunlar anne tecrubeleriydi, klasik internet makalelerinden uzak oldu, cok da iyi oldu.
      Cok yoruldum ben de, artik gercekten dağlara tepelere çıkıp koşturasim var, hele su pandemi bi bitsin de🙂

      Sil
  7. hehe zor meslek seninki :)

    YanıtlaSil
  8. Merhabalar.
    Allah size kolaylık versin. Biz o günleri unuttuğumuz için, hiç bir şey hatırlamıyoruz bile. Ancak şunu itiraf etmeliyim ki, şu anda paylaştığınız şekilde biz çocuklarımızla hiç böyle ilgilenememiştik.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki de ben suanda paylaştığım için büyülü gozukuyor. Mesela neneler dedeler hep der ki; sizlerin nasıl büyüdüğünü anlamadık, o yuzden torun sevgisi doya doya yaşanıyor. Belki de sebebi bu. Aslında gündelik telaslarin içinde kaybolurken farketmedigimiz birçok detay oluyor. Belki benimkinin farki bir köşeye not etmek. Değerli yorumunuz için teşekkürlerimle.

      Sil