Sayfalar

30 Aralık 2020 Çarşamba

Gerçek bir hayat hikayesi; kim bu adam #kelime oyunları 5

Devrin adamlarından. Fakülte mezunu. Okurken evleniyor. Karısı hamile kaldığında iktisat fakültesini bitirme sınavlarına girecek, durumu istismar etmese dereceyle bitirecek. Finallerde hep takıyor, boş kağıt verip çıkıyor ki okul uzasın, askerlik kapıya dayanmasın. Bir yandan hin; bir yandan cin, mali müşavirlik yapmaya çoktan başlamış. İyi de kazanıyor. 

28 Aralık 2020 Pazartesi

Anne günlüğü #3 2020'ye veda yallah tazyik


Yallah tazyik! Hadi bi siktir git, uza
manasına gelir. Bir de "haydi bastır" anlamında Ankaragücü taraftarının bir zamana damga vuran efsanevi tezahüratı olduğunu da az önce sözlükten öğrenmiş bulunuyorum. Rahmetli dedem tepesi atınca çok kullanırdı. Kendine has yüzlerce deyişi, ağdalı töreli sohbetleri vardı. Masa adamıydı. Devrinin fakülte mezunlarındandı. Tabi o yıllar namdı şöhretti fakülte mezunu olmak, bizim bu devirde asla göremeyecek olduğumuz bir irtiba. Janti adamdı. Nur içinde yatsın. Ona veda ettiğim yazıma,📍buradan ulaşabilirsiniz.

26 Aralık 2020 Cumartesi

Oğluma notlar #3 süt verdim bal aldım

 


İki kişilik bir yalnızlığımız var seninle. 🎈Sen ve ben. Bir taraftan babanın yokluğunun içindeyiz. Bir taraftan da koskocaman bir dünyanın. O dünyanın ağacından sadece bir yaprak koparabildin şimdiye kadar. Tek bir pencereden, tek bir yıldıza bakabildin. Öyle talihsiz bir zamanda bebek ve çocuk olmak arasında sıkışıp kaldın ki... 

25 Aralık 2020 Cuma

Bebekler çöpe atılmasın, SMA hastası çocuklar ölmesin, SMA ilaçlarını SGK karşılasın

Bazen ellerim buz gibi olur benim. Kanım çekiliyor heralde, canım çıkacak gibi oluyor.  

Bugün Çanakkale'de bir kadının sevgilisinden olan bebeğini evinde doğum yaptıktan sonra torbaya koyup, çöpe attığı görüntüleri izledim. 

23 Aralık 2020 Çarşamba

Baharatçının defteri, kısa hikaye, #kelime oyunları 4


Şapkasını taktı, ceketinin düğmesini ilikledi, bir hışım kapattı dükkanın kapısını. Komşu dükkanın 15 yaşlarında cılız çırağıyla gözgöze geldiler. Aldırış etmeden yoluna devam etti.

Çocuk baştan beri hoşlanmamıştı bu ihtiyar adamdan. Banliyonun en eski baharat dükkanı, en ihtiyar baharatçısı, en keskin baharatları... Hiçbirinden zerre hazetmemişti. Pek haksız da sayılmazdı.

22 Aralık 2020 Salı

Anne günlüğü #2 emektar ayaklar


Gökalp'in ayakları çok emektar. 📍Dört duvar evimizin içinde basmadığı tek bir nokta, tek bir yüzey kalmadı o ayaklarının.

📍Bu minik adamın minik ayaklarına kilotlu çorap giydirmenin ne kadar büyük bir maharet olduğu konusuna hiç girmeyeceğim. Bir de ne kadar hızlı büyüdüklerinden bahsetmeyeceğim çünkü duygusala bağlamak istemiyorum.

20 Aralık 2020 Pazar

Anne günlüğü #1 nereye sıçacak

Yorucu bir günün sonunda evlat uyudu. Anneannem diriliş ertuğrula devam ediyor. Bilmem kaçıncıyı ilk defa izlermiş gibi seyrediyor. Gökalp yatağımızda. Anneanne oturma odasında. Devir iktisat devri, salon ve giyinme odasında petekler yanmıyor. Böylelikle bana da ışık alabilecek tek sakin yer; mutfakta peteğin yanı kalıyor.

19 Aralık 2020 Cumartesi

Gökalp's mom değil, Gökalp'in anasıyım


Gökalp muazzam "tepemde". Öyle lafın gelişi falan da değil, bildiğin tepemde. Bir saniye olsun, ilgilendiği birşey olmaması mümkün değil. Her zaman böyleydi, ama şimdi daha da belirgin hale geldi.

Elektrik süpürgesi mi yapıyorum. Chucky bebek devrede. Bulaşık mı yıkıyorum. Sandalyesini çekip tezgaha geliyor. Bir çift göz bir çift el, her işin içinde. Son birkaç haftadır iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı.

15 Aralık 2020 Salı

Annelik; bir çocuğu dünyanın en mutlusu yapmak

Bu yaz hava bunaltıcı derecede sıcaktı. Ağustos ayı hele, aman yarabbim! Güneş batmadan dışarı çıkmak imkansız. Yazlık falan da yok. 

Bir yandan yurtdışında çalıştığı proje sonlanınca pandeminin göbeğinde işsiz kalarak evine dönen eşim, bir yandan 20 aylık kabına sığmayan Gökalp'im. 

Babasının "kazıyalım da gürleşir" inadına yenik düştüğüm bir anda kel kalan Gökalp'in; o minik kel kafasından bile ter damlıyor. İçten içe balkona şişme havuz yapayım diye düşünüyorum. O kadar hareketli bir bebek ki; türlü türlü senaryolar üretiyorum, aklım çıkıyor, vazgeçiyorum.

Derken; hani şu yeşilçam filmlerinde annelerinin sıcak suda çocukları sözüm ona yıkarken "haşladığı" büyük kırmızı leğenin bende olduğu geldi aklıma. Tahminim o leğen bizim eve yeşilçamdan geldi. Çünkü gerçekten evime nasıl geldiği ve bu zamana kadar neden atmadığıma dair en ufak bir fikrim yok.

İnanılmaz bir heyecan kapladı içimi. Babasıyla oturma odasında oynarlarken leğeni aldım duşakabinin içine koydum. İçini rengarenk küçük plastik toplar ve türlü türlü oyuncaklarıyla doldurdum. Verdim suyu... 

Gökalp'in "leğenden havuzuyla" ilk tanışma anı öyle muhteşemdi ki. Koca yazı orda geçirdik, günde 4-5 kere girip çıktı. Ben de duşakabinin kenarında oturup onunla oynadım. Günün abartısız en az 3 saati; denize havuza gider gibi kırmızı leğene gittik. Bana gelince; ben gün içinde defalarca o banyoyu temizlesem de onun mutluluyla, inanılmaz mutlu oldum... Doğrusunu söylemek gerekirse; hiçbir 5 yıldızlı tatil bana bunu garanti edemezdi.

Birgün teyzem aradı. Havalar çok sıcak falan derken konu Gökalp'in leğenine geldi. Çareyi böyle buldum dedim. "Gerçekten çok sıcak, benim torunum da hiç havuzdan çıkmıyor, bütün gün havuzda, gelin peşinden koşturmaktan mahfoldu valla." dedi. Birşey diyemedim, yutkundum... Kapattık.

Neydi ANNE OLMAK?

Ben hayatım boyunca kimsenin hiçbirşeyini kıskanmadım. Herşeyin en iyisine sahip olmak istemedim. Yırtık donla gezmedim, diktim gene giydim. Lisede zengin öğrencilerin arasında pazar malı eşofmanlarla, her Perşembe beden dersine çıkmaktan hiç gocunmadım.

Ben nefes aldığım müddetçe onun için en iyisini yapacağım. Tırnaklarımla kazıyacağım dünyanın dibini ve yerin altından uçan balonlar çıkaracağım ona. Gökyüzüne birlikte salacağız sevinçlerimizi, hayallerimizi, umutlarımızı, dünü bugünü ve yarını birlikte inşa edeceğiz.

BUYDU ANNE OLMAK. KIRMIZI LEĞENİN İÇİNDE BİR EVLADI DÜNYANIN EN MUTLUSU YAPABİLMEK...

Anılar biriktireceğim ona, uçan balonların iplerine bağlayıp gün be gün gökyüzüne doğru bırakacağız. İşte sırf bu yüzden yazıyorum...

11 Aralık 2020 Cuma

Çocuk yetiştirmek


Öğle uykusundan sonra Gökalp'le gezmeye çıktık. Elimden tutuyor, birlikte geziyoruz. Birlikte hava alıyoruz, bir de marketten, fırından, mandıradan ufak tefek birşeyler... 

Maksat hayatı öğrensin. Yolda kedi, köpek, ağaç, çiçek böcek ne varsa onların avcılığını yapıyoruz. Görsün, yaşasın, dinlesin, arasın, bulsun, isimlerini öğrensin... En önemlisi de eğlensin.
  • Dört duvar içinde, bir de üstüne bebeklik ve çocukluk arasında; 2 yaşında olmak nasıl bir his?
  • Ailesini geçindirmek için yurtdışında çalışmak zorunda olan baba ile bütün ilişkisinin whatsapp görüntülü arama ile sınırlı olması?

9 Aralık 2020 Çarşamba

2 yaş sendromu ile başa çıkma yolları

Yaşadığım semt içinde bulunduğum bir kafes gibi geliyor artık. Sanki gün geçtikçe daha da küçülüyor bu kafes. Pandemi başladığı günden beri yürüdüğüm yollar, alışveriş yaptığım dükkanlar hatta sokakta gördüğüm yüzler bile aynı. O yüzden anlatacak hem çok şeyim var , hem de hiçbir şeyim yok.

Her gün birbirinin aynı. Birçoğumuz da böyle mi hissediyoruz? Merak ediyorum.

5 Aralık 2020 Cumartesi

Ben ne zaman anne oldum


Bacak bacak üstüne atmaktan, bacağımın dizime değen yerlerinde batıkların olmadığını farkettiğimde anladım ki; ben çoktan anne olmuşum.