Son birkaç gündür işler sarpa sardı; pek tadım tuzum açıkçası...Bu yüzden midir bilinmez,bu süreç işlerken, herhangi bir "Günlüğümden" yazısı yazarak kimsenin tadını kaçırmak istemedim.Ne kadar düşünceli olduğuma bir de bu açıdan bakmayı ihmal etmezsiniz umarım:)
Her zaman olduğu ve her zaman olduğum gibi kocaman bir gülen surat olmama rağmen; keyfim pek yerinde değil.Bir blog'um olmalı diye düşündüğüm an; ilk aşamada kendimi anlatmam gerektiğine karar vermiştim bile..En doğru bildiğim yer KENDİM'den başlıyorum yazmaya diyerek; kendimi kendime anlatmaya başlamıştım.Her zaman altını çize çize söylediğim gibi, konuşmaktan çok yazmayı bilenlerdenim ben.Belki de yazdığım zamanlar daha anlaşılır olduğumdan, yazdıklarımı söylediklerime tercih ederim; hiç tartışmasız...
Ve yine nedendir bilinmez ki; kendime gülen suratlar uydurmaya kılı kırk yarıp her telden mutlu olmaya müsayitim...
Bir evin içinde 5 kişiyiz: Anne-baba-çocuk (ki bendeniz çocuk oluyorum)-anneanne ve dede...Dede sıfatı çok hasta şu sıralar, tam da nişan arifesinde...Dünya gözüyle görsün derler ya, dünya gözüyle görsün diye dua ediyorum...Canlar sıkkın, moraller bozuk...En kaba tabirle ortam "leş" yani...
Esas adam'la bugün biraz diş biledik birbirimize, ben bunu tamamen konuşmaktan çok yazmaya becerikli oluşuma bağlıyorum.Çünkü kendimi ifade etmekte inanılmaz zorlanıyorum bazen; aslında o kadar karmaşık şekilde dönen bir akıl-fikir çarkım var ki; yani değil ben Nazım Hikmet gelse meramını anlatamayacak...Gel gelelim; yanlış anlaşılmalar silsilesi Part 1 kısmını ortak çabamızla yaratınca film tam 8 Part'lık uzun metraja dönüştü.Neyse ki bu yanlış anlaşılmalar; kısmen düzeltilerek, kısmen de salonun ortasına isabet ettirilmiş köpek boku gibi kaldı ortada:)) Tabi sonuç itibariyle; her zamanki gibi asayiş berkemal :) Ne de olsa AŞK var...
Yaşamı, arzularımı, hayallerimi ve mutluluklarımı bu kadar azimle kovaladığım için kendime teşekkürü bir borç bilirim.Teşekkürler; hayata bakış açım, merhametim, şefkatim ve beni ben yapan herşeye...
Sevgilerimle,