Her yeni gün sürprizlerle dolu. Her yaşanmışlık insana mutlaka birşeyler katıyor. Belki daha önce de böyleydi ama anladım ki o zamanlar bunun farkında değilmişim.
Anne olduktan sonra bir insan yavrusunun kundaktan hayata karışmasına anbean eşlik ederken; önce çocuğunun normal gelişim evrelerini büyük başarılar addetmek, sonra ufak tefek şeylerin aslında ne kadar büyük başarı anlamına gelebileceğini idrak etmek arasında gidip gelen bir "anne kafası" var. Vay be emekledi... E emekleyecek tabi. Yok bu büyük bir başarı, anne güvercin kubarsın, hakkı yani... Aynı kafa kazasız belasız geçen bir günün sonunda mutluluk duyuyorken, en ufak bir aksilikte de olur olmaz kendini suçluyor.
Tabi ben bunları "yalnız anne", "tek ebeveyn", "günah keçisi" yada " iyi şeyler pek tabii baba tarafı" artık adına ne derseniz deyin; babasız çocuk büyüttüğüm için hep tek, hep yek yaşıyorum. Bunları anlatıyorum çünkü bir süredir neden okuyamadığım ve neden yazamadığım için bir nevi günah çıkartıyorum.
Annesiz geçen ilk yılım 5 Nisan'da dolacak. Nur içinde yatsın. Eğer anne olmamış olsaydım, bu kadar güçlü bir kadın olamazdım. Annemin ani ölümünden sonra gece eve döndüğümde çamaşırları katlayan ben, bir de Gökalp'in kahvaltıya çorbasını hazır etmiştim. İnsan anne olunca robotlaşıyor. Yapmanız gereken ne ise mutlaka yapıyorsunuz. Bu Allah'ın sadece annelere bahşettiği bir süper güç, aksine beni hiçkimse inandıramaz.
Sizin böyle anlarınız oldu mu? Sanki şuur kapanmış aklınızda tek bir düşünce bile yok, otursanız yerinizden kalkamayacaksınız, akıtılacak çok gözyaşınız var ama çamaşır topluyorsunuz. Ben bunu geçen sene 5 Nisan gecesi yaşadım. Aniden ölen annemin acısına rağmen; annesine muhtaç yavrumun huzurunu bozmamak için şuurumu kapatıp, hayatıma devam ettim. Yemekler pişti, ev temizlendi, çamaşırlar yıkandı. Düzenim ve dışarıdan oğluma gözükmekte olan neşem hiç bozulmadan; hayatıma kaldığım yerden devam ettim. Yani diyorum ki; annenizin kıymetini hayattayken bilin... Annesiz geçen ilk yılımın, ilk günlerden pek bir farkı yok, o acı aynı, içinizde bir yere oturuyor. Şuradan şuraya kıpırdamadan duruyor, meret!
Boğazında ağlamadan önce acı bir yumru olur ya; annen öldüğünde, eğer sen de anneysen o yumruyu yutuyorsun, kalbine iniyor, olay bu kadar basit.
Bir günümüz sabahtan akşama nasıl geçiyor'u yazmak istemiştim bu yazıda. Baktım değil bir gün ömür geçiyor, annemi andım. Bir gün'ü sonraya bıraktım. Belki başka "bir gün" yazarım...