Günlerden Cumartesi...En sevdiğim gün...Saat 12:23 itibariyle yazmaya başlıyorum ve nitekim her zamanki gibi bu günde kendimi yorgun hissediyorum:)
Bloga yazmayalı tam 7 gün harcadım ömrümden; gelgelim pek de bir havadisler silsilesi niteliğinde yazı hazırlamam içinde bulunduğum durum dolayısıyla mümkün değil.Bu hafta oldukça sıradan,durağan ve bir o kadar da buhranlı geçti benim için:) Bende ortaya karışık misali "Ne Var Ne Yok?" dedim ve kendi kendime kısa bir söyleşi yaptım.
Nişana son 20 gün kaldı; benim ise ufak tefek, yapılması farz olan hazırlıklarım bekleme koltuğunda hali hazırda oturuyor..TıKTıKçıLaR'ım sizin anlayacağınız; tabiri caiz ise yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim bu sürecin de..Bir yandan da zaman ne kadar hızlı geçiyor diye düşünmeden edemiyor, bir yandan da eksik kalan hazırlıkların telaşına kapılıyorum şu sıralar.
Bütün hafta; iş-ev, ev-iş ikilisi arasında mekik dokuyarak Cuma akşamının vazgeçilmez rahatlığını bekledim..Her ne kadar bu bekleyiş Cumartesi akşamlara kadar yataktan çıkmamayı arzulasa da sonuç itibariyle; saat 10:30 sularında yatak odamdaki davetsiz misafirin inanılmaz gayretiyle (Seni lanet olası,pis kara sinek!) uyanmamak işten bile değildi...
Böylelikle tekrar Garfield ruh halime büründüm ve yürüyen ölüyü andıran görünüşümle evimin odalarını arşınlayıp kendimi o yataktan bu yatağa, o koltuktan bu koltuğa attım..
Kahvemi yudumlarken; bir nebze olsun açılan şuurumla bloglamam iyi bir seçim olacaktı; yazmaya koyuldum...
Sevgiyle kalmayı ihmal etme, olur olmaz şeyleri dert etme, mutluluklarını erteleme...
Sevgilerimle,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder