3 Kasım 2020 Salı

30 Ekim 2020 İzmir depremi

Gökalp yatmak bilmiyor. Huzursuz. Bir odaya giriyor, bir evi dolaşıyoruz. Modern anneyim ya, kitaplardan öğrendiğim yatır-kaldır metoduyla; evde kısacık bir gezintiye izin verip, tekrar yatağa geçmesini sağlıyorum, olmuyor. İnadı inat malum, uyumuyor.

Öğle uykusu en geç 13.00'te başlamış olmalıydı. 2 saate yakın rötarla uykuya dalmak üzere ki; ben de cebelleşmekten bitap düşmüş halde telefonu yastığın altına sıkıştırıp birlikte uyumaya karar veriyorum. 

Mevsimlik battaniyemizi; uykuda açılmasın diye sırtına sokuşturuyorum. Gözlerimi kapatıyorum. 

Yok. 

Birşey oluyor. 

Deprem.

Olmasın.

Dursun.

Durmuyor...

Geçen Şubat ayında Manisa depremlerini İzmir'den çok hissettiğimiz için kendimce tedbirler almıştım. Sokak kapısının yanındaki dolaba bir deprem çantası hazırladım ve daimi olarak güncelledim. Eşim mimar. Deprem anında evin en güvenli yerinin yatağımızın yanı olduğuna onunla birlikte karar vermiştik. Böylelikle yatak başlığım ile duvar arasına pet şişelerde sular ve bir de düdük koymuştum. 

Yataktayız. 

Buna da şükür.

Uyku ile uyanıklık arasında kalan oğluma sarılıyorum, yastığın altından cep telefonunu alıyorum, hızlıca yatağın yanına yuvarlanıyoruz. 

Bekliyorum. 6.kattayım. Kendimce "en güvenli" ilan ettiğim yatağımızın yanında; yerdeyiz.

Gökalp ağlıyor. Ben ağlamıyorum. Bir de ağlamasın diye mememi ağzına sokuşturmaya çalışıyorum. 

Ne olduğunu ertesi gün eve eşya almak için gittiğimde öğrendiğim; mutfak dolabımdaki çorba kaselerinin kırılışını, ayrı ayrı odalardaki konsollarımın üstünde duran bütün çerçeveler ve vazoların yere düşüşünü, banyodaki şampuanların ve bazı deodorant gibi küçük eşyaların devrilişini, oturma odasındaki duvar rafının üstünde ne varsa yerle bir olmasını dinlerken; bir yandan da oturma odasından anneannemin ismimi haykırışını duyuyorum. Bir de sanırım; konu komşu feryatları. Nedense çok uzaktan geliyor. Bilemiyorum...

Gökalp ağlamasın... Meme vermeye çalışmaya devam ediyor, bir yandan başını koruyorum. Defalarca ve bağıra bağıra Allahu Ekber demeye devam ediyorum.

Durdu.

Çok şükür.

Üstümde askılı bir atlet, içimde südyen yok. Odanın kapısında asılı sabahlığımı alıyorum elime. Kapıyı açtığım gibi anneannemi görüyorum. 

Sokak kapısının yanındaki dolaptan deprem çantamı bir de günlük çantamı alıp sırtıma takıyorum. Öylelikle evi terk ediyoruz. 

6 kat... Siz hiç deprem sonrası; merdivenlerden 6 kat aşağıya indiniz mi? Eğer inmediyseniz; o 6 katın ne kadar uzun sürdüğünü tahmin etmeniz mümkün bile değil...

Sırtımda çanta kucağımda Gökalp o upuzun 6 kat merdiveni iniyorum... 

Gökalp merdivenlerde susuyor. Daha önce hep asansör kullandığımız için, merdivenden inmek ona pek eğlenceli geldi sanırım... Melek işte.

Herkes ama herkes; bütün konu komşu aşağıda. Tahminimce; deprem sırasında kaçmaya başlamış olmalılar. Bir de apartman 7 katlı; biz 6.kattayız. 

En son inen biz olduk. 7. kattakiler yoktu sanıyorum.

Hatlar kilitli, telefonla konuşmak mümkün değil. İnsanlar panik halinde. Sokaklar insan ve hareket halinde araç kaynıyor. O araçlar çok kısa bir süre içinde trafiği felç ettiler. Depremden sonra sokağa çıkın ama arabanıza gerekmedikçe binmeyin! Hemen biryerden biryere ulaşmak zorunda değilsiniz. Birinci dereceden aile yakınınız; örneğin depreme okulda yakalanan bir çocuğunuz yoksa o arabayı çalıştırmak zorunda değilsiniz. Mümkün olduğunca internet uygulamaları üzerinden haberleşin. Bir de lütfen arama yaptığınızda hat düşürme şansınız olursa "ben deprem olduğunda şurdaydım, burdayım, çok korktum"  gibi aptalca muhabbetler yapmayın ki gerçekten yardıma ihtiyacı olan insanlar o hatları kullanabilsin. 

Apartmanın önünde çok durmadık. İlk Serhat'a ulaştım. Sudan'da çalışıyor. Çok büyük bir deprem oldu, biz iyiyiz, binamız sağlam, babama gidiyoruz, sakın merak etme, herşey yolunda diyip kapattım. Bir de Ankara'daki eşimin annesini aradım, aynı kısa cümlelerle konuştum.

Şarjımı bitirmemek için, acil bir durum olmadıkça aramamalarını söylediğim bir mesaj attım.

Babamın bana yakın, bahçeli bir evi var. Oraya doğru yürümeye başladım. Kucağımda Gökalp'im, 10 adım geride kalan anneannem, sırtımda çantam, üzerimde sabahlığım...

Hala babamda kalıyoruz. Salonundan bahçeye açılan bir kapısı var ve orada yatıyoruz.

Deprem 6.6 değildi. Kandilli bile 6.9 olarak revize etmiş olmasına rağmen; uzmanların en az 7.0 ile tsunami olur açıklamalarına rağmen hala habercilerin bu şekilde lanse etmesini anlayamamakla birlikte; rahatsızlık duyuyorum. 15 saniye olarak haberleştirilmesi de yalandı. Zaten evlerinde, dükkanlarında kamera olan insanların paylaştığı videoların tamamında depremin en az 35 saniye sürdüğü gözler önüne seriliyor. Bunların yanlış aktarılıyor olması sanki bir başkasının acısını küçümsemek gibi geliyor bana...

Blogger, twitter gibi daha doğrucu mecralarda birçok İzmirli de benim gibi bunu aktarmıştır diye tahmin ediyorum.

Ben bu yazıyı kendi duygularımı paylaşmadan yazmaya çalıştım. 

Eğer ben 2 yaşında bebeğiyle deprem yaşamış bir annenin duygularına yer verseydim; depremde evladını kaybeden annelere saygısızlık etmiş olurdum... 

Ben korkumu, acımı, endişemi, hüznümü öyle ballandıra ballandıra anlatacaktım ki, öyle fırtınalar kopmuştu ki oysa içimde... Diğer annelere saygısızlık olacaktı...

Ölenlere rahmet; yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Yavuz Bülent Bakiler'in bir şiiri geliyor aklıma. Saat 01.13.

Paylaşmadan geçemiyorum...

...

Bir ana gülümserken yorgun ve güzel

Yüreği müjdelerle tüy gibi hafiflerken,

Orda, bir çocuk doğar sımsıcak dünyamıza

Burda ben...

Dal nasıl, yaprak nasıl, ekin nasıl büyürse

Toprak nasıl uyanırsa bir incecik yağmurdan

Orda bir çocuk büyür yumak yumak bir nurdan,

Burda ben...

Koştuğu, atladığı, durduğu, uzandığı,

Düşüp kaldığı yerlerde gözbebeğim var.

Orda, toz-toprak içinde bir çocuk ağlar,

Burda ben...

Ne oyun oynamak ister, ne uyku ne su,

Ne elişi resimleri gönlünü alır.

Orda, bir uzak evde bir çocuk yetim kalır,

Burda ben...

Dokunsam, martı gibi uçup gidecek sanki,

Solgun yüzlü bir avuç kar.

Orda, bir gece yarısı, bir hasta çocuk sayıklar,

Burda ben...

Birden bire uyanır bir ana uykusundan,

Sapsarı bir korkuyla bakakalır nefessiz.

Orda, sabaha karşı bir çocuk ölür sessiz,

Burda ben...

21 yorum:

  1. Kelimeler öyle kifayetsiz kalıyor ki yaşadıklarınızın yanında.

    Biz de en son depremden sonra bir çanta hazırladık. Herkes deprem hareket plânı oluşturdu. Deprem anındaki panikle bunların önceden kararlaştırılmış olmasının önemi artıyor.

    Çok geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
  2. Yaşadıklarımız çok benziyor bizim. 99 depreminde aynı şeyleri yaşadık. Bebeklerim bir yaşındaydı. O yüzden burada yazmamaya tercih ettiğiniz tüm duygularınızı çok derinden hissediyor ve anlıyorum. Allah evlatlarını kaybeden annelerin acısını hafifletsin. Tekrar geçmiş olsun 🙏❤️

    YanıtlaSil
  3. Çok çok geçmiş olsun..99'u yaşamış biri olarak o kadar iyi anlıyorum ki sizi

    YanıtlaSil
  4. Biz de 6.katta oturuyoruz, o 6 katı inmek...öyle uzundu ki. Hepimize büyük geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
  5. Çok geçmiş olsun. Zor günler. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Büyük geçmiş olsun. Biz de beşinci katta yakalandık. Depremin büyüklüğünü ısrarla 6,6 olarak gösterilmesindeki amacı anlamış değilim. Bildiğim şu ki 6,0 dan büyük depremlerde lokal büyüklük doğru sonuç vermiyor. Moment büyüklüğü hesabı yapılması lazım, biraz daha zaman alıcı bir yöntem. Kandilli ilki için doğrudan sismograf ölçümlerine dayalı aynı rakamı yani 6,6 yı bulmuş ama detaylı hesaplardan sonra gerçek büyüklüğü 6,9 olarak düzeltmiş. Anlayacağınız farklılık hesap yöntemine göre değişiyor. Ama bence de depremin büyüklüğü 6,9.

    YanıtlaSil
  7. çok geçmiş olsun. bornovada olduğun için demekki evin içinde o kadar gidip gelme olmuş eşyalarda, bir de altıncı kat. diğer semtlerde olmamış böyle şeyler. hadi geçti artık yaa unut hadii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasıl olmadı deep? Beşinci katta zangır zangır sallandık işte. Tablolar duvarda diagonal hale geldi. Avizeler rock'n roll yaptı. Mutfak eşyaları devrildi:) Böyle olmasına rağmen esas hasar Bayraklı ve Bornova'da oldu. Bunun sebebinin ayrıca araştırılması gerek.

      Sil
    2. Twitterda retweetledigim bir gönderinin linkini paylaşıyorum. Depremin büyüklüğü cok net.

      https://twitter.com/izmirgibiyiz/status/1323355320308146178?s=19

      Sil
  8. Bigudili Anne,

    En kuvvetli dürtü yaşama dürtüsüymüş.
    Annelik ise ondan da öte...yazında sadece bunu düşünebildim.

    Hepinize geçmiş olsun
    Gökalp'i sevgiyle kucaklıyorum...

    YanıtlaSil
  9. Herkese çok teşekkür ederim, depremi yaşayan ve turkiyenin her köşesinde bizimle birlikte; depremzedelerin acılarını yürekten hisseden herkese geçmiş olsun. Rahmetli olanlar nur içinde yatsınlar. Cok aci bir yılı, cok acı olaylarla daha noktalamaya çalışıyoruz. Hala evlerimizde, kimileri de benim gibi nispeten daha güvenli bulduğu evlerde misafir olarak ve daha acısı birçok insan da cadirlarda korku içinde yaşıyor. Allah herkesin yardımcısı olsun...

    YanıtlaSil
  10. Canım çok çok geçmiş olsun. Travması maalesef ömür boyu sizinle kalacak :((

    YanıtlaSil
  11. Bu olay hepimizi derinden sarstı.Çok çok geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
  12. Çok geçmiş olsun. Yazınızı okurken o anı yaşadık sanki.

    YanıtlaSil
  13. Büyük geçmiş olsun :( 7 lik depremi 6.6 demelerinin arkasında bir hinlik vardır ama bizler onlar kadar hin olmadığımızdan bilmiyoruz. :(

    YanıtlaSil
  14. Çok geçmiş olsun 😔

    YanıtlaSil
  15. Merhaba çok geçmiş olsun. Bende o depremi yaşamış biri olarak gerçekten yazdığınız her cümlede baştan yaşadım o korkuyu. Ailenizle sağlıklı mutlu günler 😔

    YanıtlaSil
  16. Hepimize geçmiş olsun. Yaralarini sarmaya çalışan herkesin Allah yardımcısı olsun. Bir de diger büyük acıların yanında önemsiz bir detay olarak kalan, benim gibi deprem korkusuyla yaşamayı ogrenecek olanlara da kolaylıklar dilerim, anladım ki zormuş cunku. Sevgiler💟

    YanıtlaSil

Blogger anneler fenomen çocuklar; anne bloggerlar teşhirci mi? Neden kendime anne blogger diyorum?

Bir evin bir kızıyım. Annem ben henüz 1 yaşındayken geçirdiği yüz felci sonrasında hastalanıyor ve ömrünün sonuna kadar yardıma ihtiyaç duya...