10 Şubat 2014 Pazartesi

SUSMAYIN!!!!!AĞLAMA KEDİCİK...(Kedi katliamını, bir kez daha insanlığımızdan utanarak kınıyoruz!!!) SELAM OLSUN PENCEREMDEKİ GÜVERCİNLERE...

İnsan olmak ellere,ayaklara,gözlere, Allah'ın insana bahsettiği görünüme, akla, zekaya sahip olmaktan ibaret değil, yoksa bazı ibaretliklerimiz böyle İBRETLİK'lere dönüşmezdi..
Bugün derinden sarsıldım, bu gün can evimden vuruldum ve bugün insanlığımdan bir kez daha utandım..Kedi katliamıyla uyandım...
Bir kap yemek, bir kap su..Sokaktaki 'can'larımızı unutmayalım diye bin dereden su getiren biz hayvanseverler bugün gözünü bir insanlık ayıbıyla bir utanç abidesiyle karşı karşıya kalarak açmıştır...Utandım, insanlığımdan ve insan olarak nitelendirdiğim sokaktaki kalabalıkların herhangi birinin, bir canavar bir cani olacağını düşünemediğimden utandım...
Ağlama kedicik...Bilmez misin sen birgün Allah sana da soracak, sen razı mısın ondan diyecek..Olma..
Gücü yetmeyene, acize, dili olup da konuşamayana bugün zulum edenler yarın hesabını Allah katında vereceklerdir...

SUSMAYIN! Sesinizi çıkarın! Zulme boyun eğen bizden değildir..Bu zihniyete kapımızı açık mı bırakacağız? Bugün bu zihniyet bir zavallıcığa bunu yapabilme zalimliğine sahip bir zihniyet ise, yarın öbür gün bu insanın sosyal hayata katılma kabiliyeti ve katılımı ne derece sağlıklı olacaktır...Tepkileriniz için BU LİNKTEN DESTEK OLABİLİRSİNİZ :
SESSİZ KALMAYALIM - İMZA KAMPANYASI - LÜTFEN SAYFAYI İNCELEYİNİZ
Can'ların kıymetini bilin, bir çiçeğin, kuşun, bir sokak köpeğinin ya da belki evdeki kedinizin...Onlar size muhtaçlar ve unutmayın ki onlar Allah'ın sessiz kullarıdır..

Sabahları büromun penceresinin önünde klima kutusunun üstüne bayat ekmekleri ufalayıp üzerine bir bardak su döküyorum, niye bunu söylüyorum bilmiyorum ama yine de , Alsancak'ın işhanları arasında sıkışıp kalmış güvencinlerimin, bizlerin artığı kuru ekmekle ne kadar mutlu olduğunu bir görseniz..Bugün güvercinlerime ekmek atarken düşündüm, ''Ağlama kedicik,selam olsun sana penceremdeki güvercinlerden..''



19 Ocak 2014 Pazar

İhmal ettiklerim


Uzun zamandır ihmal ettiğim blog’uma, kendi kendime konuşmalarıma tekrardan merhaba... Aslında blog mu beni ihmal etti, yoksa ben mi blogumu ihmal ettim onu da çözebilmiş değilim. Niye derseniz, sanki biraz içime kapandım, bazen yapılacak işleri sürekli bir tık daha sonraya erteleriz ya işte birazcık öyle oldu denebilir. Blogumu bir tık sonraya erteledim diyelim. Şimdi biraz daha hazırım kendimi - kendime ifade etmeye. Bir de düşündüm ki, sabah kalk – işe git – işten gel yemek ye – tv izle  –  yat şeklinde hayatımı adeta sabote ediyorum, bunu kendime yapmaya hakkım yok. O kadar monotonlaştırıyoruz ki hayatımızı , kendimize haksızlık ediyoruz..Kıssadan hisse : Blog’um merhaba! Çocukluğunda sokakların kaldırımlarını paytak paytak aşındırdığın ana kucağı şehrinden, öz  be öz dost eli şehrinden ayrılmak, ayrılmak zorunda olmak.

Hayat ne kadar da garip, önüne seçenekler sunuyor,bu seçeneklerin çoğu da öyle hemen hali hazırda altın tepsilerde mutluluklar değil, el mecbur ikram edilenden alıyorsun…Ben de öyle işte, bana ikram edilen bir şehri alıyorum şimdi altın tepsiden…Hayat işte bu yüzden bu kadar garip, seçeneklerin bir süre sonra seni bir yola sürüklüyor beraberinde ve seçenekler seçimlere dönüşüyor zamanla.Ben ise şimdiler bir seçimin sürgününü düşünüyorum hep :)Sen kalk mevzu bahis ‘’öz be öz dost eli’’ şehrini arkada bırakarak, İzmir'i arkanda bırakarak Ankara’ya yerleş…İzmir’i bilen bilir, lafta değildir, dost elidir.Şimdilik bunu düşünmek istemiyorum açıkçası.Asker olanlar, başka şehre gelin,öğrenci,memur vs. gidenler seçenekleri seçimlerine dönüşenler bunu yaşamıştır, bilir herhalde…Ben bilmem, ben sadece kaygılanırım beni bekleyen şehre …:)
Bundan sonra daha açık olmaya karar verdim blogumda, kendimi,hayatımı, arkadaşlarımı, işimi, ailemi, nişanlımı, gelecekteki bebeğimi :)  vs..birçok şeyi sözcüklere dökebilirim, neden olmasın.Dediğim gibi belki de hayatımı sabote ettiğim, kendime ayırdığım özel alanım olan bloguma da yazık ettiğim uzun aradan sonra ; Merhaba... 


11 Ağustos 2013 Pazar

Başucumda Bayram'lık Pabucum...


Bir zamanlar baş ucumuzda duran kırmızı pabuçlar'ımız kadar kıymetliydi bayramlar..Kırmızı pabuçlar gibiydi bayramlar, ben hep kendi pabuçlarıma benzettim onları..Kırmızı neşeli yepyeni..Huzuru ve birliği temsil eden..
Şimdiyse herkese bir tatil ihtiyacı gidermeye dönüştü..
Sevgili arkadaşım bende bayram ziyaretinde şuan:)
Ama yine de bu bayram konusunda birşeyler karalamak istedim..
İyi bayramlar hepimize...

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Hayal Çizgileri


Çizgi filmleri,animasyonları,karikatürleri hep sevdim..Küçük bir çocukken de, yetişkin olduğumda da..
Okunulan her yazıda, izlenilen her filmde kendinden birşeyler bulabilirsin belki ama fotograflarda bulamazsın, başkalarının yüzleridir onlar..Oysa bir çizgi resme, karikatüre kendini benzetebilir,kendini onun yerine koyabilir ya da onunla ilgili hayaller kurabilirsin..
Çocukken bunlar daha kolay olur herkes için, bir erkek çocuğu evinde redkit olabilir ya da bir kız çocuğu hiçbir çaba gerektirmeksizin pijamalarıyla dahi pamuk prenses olabilir ama birer yetişkin olduklarında o çocuksu hayal gücü kaybolmaya başlar, benim içinse daha farklı; yetişkin biri olarak bile kendimi çizgilerde hayal ederken bulabilirim..
İşte bu resim benim hayatımın şu döneminde kendimi hayal edebileceğim; hatta çoook uzun seneler sonra belki böyle bir fotografımın olabileceği, daha şimdiden bakmaktan hoşlandığım hayal çizgileri..

3 Ağustos 2013 Cumartesi

En tatlı kurabiye; arkadaştır:)


Bugün bir kez daha anladım ki arkadaş birçok şey demek..
On saat süren çilekeş alışverişteki en yardımcı fikirdir yakın arkadaş, ya da soyunma kabininde kollarınızı havaya kaldırıp elbiseyi çekmesini beklediğiniz kişi :)
Ne zor bir gündü, belirttiğim üzere on saat süren alışverişte alınan toplam ürün adedi : 2 adet elbise :)
Yine de bugün bir kez daha anladım bir arkadaşın nasıl da imdada yetişebileceğini..
Biraz daha duygusallaştırıp baktığımda en tatlı kurabiyedir arkadaş; ailenizle sevgilinizle olduğu gibi arkadaşlarınızla da sizi en çok birbirinize bağlayan sevgi, alışkanlık ve geçmiştir..Ama sizi en iyi o anlar, en basiti sevgiliyle özeli aileye, aile ile özeli sevgiliye anlatamazken; bunların hepsini bilen şahsın adı ''arkadaş''..

Bu yüzden en tatlı kurabiye arkadaştır :) Her halt vardır içinde, tarçın,elma tartı,hindistan cevizi,fındık ya da çikolata parçaları yerine arkadaşlıkta kurabiyenin hamurunda bambaşka şeyler vardır.
Evine ayakkabılarınızla girdiğinizde ses etmeyen, sakızını tam şişirmişken elinizle patlatabileceğiniz, ''-Bu kıyafet bana yakıştı mı?'' dediğinde ''-Bok gibi oldu,çıkar'' diyebileceğiniz, özel eşyalarını hunharca kullanıp suratına pispis sırıtacağınız'dır arkadaş :)
Kıssa'dan hisse: Arkadaş en tatlı kurabiyedir..

2 Ağustos 2013 Cuma

Crazy Frog Olmak :)) Kendinizi hiç ''CrazyFrog'' hissettiniz mi?


Kendinizi hiç crazy frog gibi hissettiğiniz oldu mu hiç sizin?

Olmuştur olmuştuuur..:)
Ne dediğimi kimse anlamadı kuvvetli muhtemel..Gerçi benim de ne dediğimi bildiğim pek söylenemez ama, kendimi videodaki crazyfrog ile özdeşleştirmiş durumdayım.
Sürekli peşimden kovalayan canavar varmış gibi hissediyorum.Bana böyle hissettiren tek iş ''alışveriş''...Aynı iş içimdeki canavarı ortaya çıkartabilme kapasitesine de sahip aynı zamanda:)

Alışveriş bir şey almak zorunluluğuyla yapıldığında çileye dönüşebilir,dikkat, çile diyorum..Hani şimdi üzerime yapışmış bir alma görevi var ya (söz elbisesi,ayakkabı,takılar vs.) inadına İzmir'de tüm mağazalar işbirliğiyle bütün güzel ürünlerini raftan toplamış gibi, sanki ben oraya gitmeden saklıyorlarmış da, ben gittikten sonra tekrar yerleştiriyorlarmış hissine kapılmamı sağlayan bir ürün portföyünde karar kılmışlar.
Crazy Frog gibi arkamdan kovalayan varmışcasına: kısa bir süre..
Ve  kısa sürede elim kolum dolu bir şekilde, azmin zaferini güderek, gururla dönmek istediğim evim..
İşte şu sıra : EVE BÖYLE DÖNEBİLMEK İSTİYORUM!!!; elim kolum dolu şekilde..

Evlilik Sakız Gibidir :) Aşk mı Mantık mı?

İnsanın hayatındaki en önemli zaman dilimi bence, evliliğe adım atmak.Yirmili yaşlarından sonra kalan ömrün akibetini belirleyecek bir seçim:)  Aşk evliliği mi yoksa mantık evliliği mi..Kişiye göre değişken.. 

Ama ben romantik kişiliğimden olsa gerek aşk'ı savunanlardanım. Ben hala işin aşk kısmında olsam da, o devreleri geçirip ''Zamanla aşk yerini sevgiye bırakıyor.'' diyen evli çiftleri çok duyduk.Ömür boyu devam ediyor mu yoksa bir süre sonla alışkanlık ve sevgiye yerini bırakıp, bir aile kurmuş olmanın ve sana anne-baba olarak getirdiği sorumlulukların etkisiyle hayat telaşında kaybolup gidiyor mu aşk?

Aşk zamanla ufukta ince bir çizgi haline gelse bile, tacını okyanus gibi bir sevgiye bırakmalı bence.Peki ya mantığı savunanlar,hele ki evlilikte..Hiçbir zaman anlam veremedim öyle düşünen insanlara...Aşk yerini sevgiye bırakıyor bir ihtimal, peki ya mantık kaybolduğunda tacını devredecek neyi var? Koca bir sıfır..

Bilemiyorum, ama yine de evlendiğim zaman, eğer evlilik aşkı bitiriyor olsa bile yerini sonsuz bir sevgiye bıraksın istiyorum..

Tüm bunları düşünürken söz hazırlıklarına son sürat devam ediyorum :)

Blogger anneler fenomen çocuklar; anne bloggerlar teşhirci mi? Neden kendime anne blogger diyorum?

Bir evin bir kızıyım. Annem ben henüz 1 yaşındayken geçirdiği yüz felci sonrasında hastalanıyor ve ömrünün sonuna kadar yardıma ihtiyaç duya...