15 Aralık 2020 Salı

Annelik; bir çocuğu dünyanın en mutlusu yapmak

Bu yaz hava bunaltıcı derecede sıcaktı. Ağustos ayı hele, aman yarabbim! Güneş batmadan dışarı çıkmak imkansız. Yazlık falan da yok. 

Bir yandan yurtdışında çalıştığı proje sonlanınca pandeminin göbeğinde işsiz kalarak evine dönen eşim, bir yandan 20 aylık kabına sığmayan Gökalp'im. 

Babasının "kazıyalım da gürleşir" inadına yenik düştüğüm bir anda kel kalan Gökalp'in; o minik kel kafasından bile ter damlıyor. İçten içe balkona şişme havuz yapayım diye düşünüyorum. O kadar hareketli bir bebek ki; türlü türlü senaryolar üretiyorum, aklım çıkıyor, vazgeçiyorum.

Derken; hani şu yeşilçam filmlerinde annelerinin sıcak suda çocukları sözüm ona yıkarken "haşladığı" büyük kırmızı leğenin bende olduğu geldi aklıma. Tahminim o leğen bizim eve yeşilçamdan geldi. Çünkü gerçekten evime nasıl geldiği ve bu zamana kadar neden atmadığıma dair en ufak bir fikrim yok.

İnanılmaz bir heyecan kapladı içimi. Babasıyla oturma odasında oynarlarken leğeni aldım duşakabinin içine koydum. İçini rengarenk küçük plastik toplar ve türlü türlü oyuncaklarıyla doldurdum. Verdim suyu... 

Gökalp'in "leğenden havuzuyla" ilk tanışma anı öyle muhteşemdi ki. Koca yazı orda geçirdik, günde 4-5 kere girip çıktı. Ben de duşakabinin kenarında oturup onunla oynadım. Günün abartısız en az 3 saati; denize havuza gider gibi kırmızı leğene gittik. Bana gelince; ben gün içinde defalarca o banyoyu temizlesem de onun mutluluyla, inanılmaz mutlu oldum... Doğrusunu söylemek gerekirse; hiçbir 5 yıldızlı tatil bana bunu garanti edemezdi.

Birgün teyzem aradı. Havalar çok sıcak falan derken konu Gökalp'in leğenine geldi. Çareyi böyle buldum dedim. "Gerçekten çok sıcak, benim torunum da hiç havuzdan çıkmıyor, bütün gün havuzda, gelin peşinden koşturmaktan mahfoldu valla." dedi. Birşey diyemedim, yutkundum... Kapattık.

Neydi ANNE OLMAK?

Ben hayatım boyunca kimsenin hiçbirşeyini kıskanmadım. Herşeyin en iyisine sahip olmak istemedim. Yırtık donla gezmedim, diktim gene giydim. Lisede zengin öğrencilerin arasında pazar malı eşofmanlarla, her Perşembe beden dersine çıkmaktan hiç gocunmadım.

Ben nefes aldığım müddetçe onun için en iyisini yapacağım. Tırnaklarımla kazıyacağım dünyanın dibini ve yerin altından uçan balonlar çıkaracağım ona. Gökyüzüne birlikte salacağız sevinçlerimizi, hayallerimizi, umutlarımızı, dünü bugünü ve yarını birlikte inşa edeceğiz.

BUYDU ANNE OLMAK. KIRMIZI LEĞENİN İÇİNDE BİR EVLADI DÜNYANIN EN MUTLUSU YAPABİLMEK...

Anılar biriktireceğim ona, uçan balonların iplerine bağlayıp gün be gün gökyüzüne doğru bırakacağız. İşte sırf bu yüzden yazıyorum...

11 Aralık 2020 Cuma

Çocuk yetiştirmek


Öğle uykusundan sonra Gökalp'le gezmeye çıktık. Elimden tutuyor, birlikte geziyoruz. Birlikte hava alıyoruz, bir de marketten, fırından, mandıradan ufak tefek birşeyler... 

Maksat hayatı öğrensin. Yolda kedi, köpek, ağaç, çiçek böcek ne varsa onların avcılığını yapıyoruz. Görsün, yaşasın, dinlesin, arasın, bulsun, isimlerini öğrensin... En önemlisi de eğlensin.
  • Dört duvar içinde, bir de üstüne bebeklik ve çocukluk arasında; 2 yaşında olmak nasıl bir his?
  • Ailesini geçindirmek için yurtdışında çalışmak zorunda olan baba ile bütün ilişkisinin whatsapp görüntülü arama ile sınırlı olması?

9 Aralık 2020 Çarşamba

2 yaş sendromu ile başa çıkma yolları

Yaşadığım semt içinde bulunduğum bir kafes gibi geliyor artık. Sanki gün geçtikçe daha da küçülüyor bu kafes. Pandemi başladığı günden beri yürüdüğüm yollar, alışveriş yaptığım dükkanlar hatta sokakta gördüğüm yüzler bile aynı. O yüzden anlatacak hem çok şeyim var , hem de hiçbir şeyim yok.

Her gün birbirinin aynı. Birçoğumuz da böyle mi hissediyoruz? Merak ediyorum.

5 Aralık 2020 Cumartesi

Ben ne zaman anne oldum


Bacak bacak üstüne atmaktan, bacağımın dizime değen yerlerinde batıkların olmadığını farkettiğimde anladım ki; ben çoktan anne olmuşum.

18 Kasım 2020 Çarşamba

Emziren anne olmak

2 yıldır Gökalp'i bilfiil emziriyorum. Bomba gibi göğüsler gitti yerine memelerini yaprakla kapatan, ilkel kabile kadınlarının sarkmış memeleri geldi. Herşeye değer, bir damla süt  bile almış olsa yine de herşeye değerdi...

8 Kasım 2020 Pazar

5 yılda neler değişir


Depremden bu yana babamın evindeyiz. Kınarayarak gözlerinizi devirin; ilk kez bugün yıkandım. Kulak ameliyatından beri Gökalp'e banyo yasak. Boynundan aşağısını yıkıyorum. Benim de deprem korkum; ya depreme banyoda yakalanırsama evrildiğinden anne oğul tü kaka olduk yani. Rezilliği eline aldı mı bir insan, korkacaksın ondan.

3 Kasım 2020 Salı

30 Ekim 2020 İzmir depremi

Gökalp yatmak bilmiyor. Huzursuz. Bir odaya giriyor, bir evi dolaşıyoruz. Modern anneyim ya, kitaplardan öğrendiğim yatır-kaldır metoduyla; evde kısacık bir gezintiye izin verip, tekrar yatağa geçmesini sağlıyorum, olmuyor. İnadı inat malum, uyumuyor.

Öğle uykusu en geç 13.00'te başlamış olmalıydı. 2 saate yakın rötarla uykuya dalmak üzere ki; ben de cebelleşmekten bitap düşmüş halde telefonu yastığın altına sıkıştırıp birlikte uyumaya karar veriyorum. 

Mevsimlik battaniyemizi; uykuda açılmasın diye sırtına sokuşturuyorum. Gözlerimi kapatıyorum. 

Blogger anneler fenomen çocuklar; anne bloggerlar teşhirci mi? Neden kendime anne blogger diyorum?

Bir evin bir kızıyım. Annem ben henüz 1 yaşındayken geçirdiği yüz felci sonrasında hastalanıyor ve ömrünün sonuna kadar yardıma ihtiyaç duya...