21 Ekim 2014 Salı

12'den Vurdum...

Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken...
Guguklu Saatten Ninniler blogunun mütevazi kalemi sevgili "Cam Misket"; beni blog aleminin yeni furyası DART ÖDÜLÜ'ne laik görmüş..Böylelikle blogum da 12'den vurmuuuş..Hikayede burada bitmiiş :)

Öte yandan öyle "kaptım kaçtım" bir ödül değilmiş bu...Bazı yükümlülükleri de kabul ediyorsunuz ödülü alınca :))
1. Ödülün fotoğrafını yayınlamak
2. Size ödül veren blogun bağlantısını eklemek
3. Bu ödülü 15 bloga dağıtmak

Benim öyle ödül dağıtırken herhangi bir kıstasım olmadı açıkçası...Zira hepinizi çok seviyorum, hepinizi takip etmeye çalışıyorum, hepinizi bla bla, hepinizi bla bla...:)

1.Dördüncü Tekil Şahıs
2.Bilgicellim
3.Esen Kızın Yeri
4.Fildişinden Kule
5.Cümle Uydurukçusu Çocuk
6.Yeşil Elma Sarı Limon
7.Kadifeli Kahve
8.Uzaklarda Arama
9.Uzun Saçlı Kel Adam
10.İlginçtrak Bir Çocuğun Müsvettesi
11.Grilady
12.Persephone Güncesi
13.Ben ve Yolculuğum
14.Hayalbemol
15.Titania'nın Çöplüğü

Umarım ödüller sahibine ulaşır.
Öpüldünüz...


20 Ekim 2014 Pazartesi

Ve Allah Kalbime Göre Verir...

Epeydir Madam Coco'dan yatak örtülerinde bir indirim bekleyip duruyordum..İnatla bekleyişimin son günü bugünmüş; zira bu kız öğle arası tatilinde hemen kendini Alsancak'taki Coco'ya sürükler ve gerekeni yapar..

Böylelikle çeyizime yatak örtümü de katmış bulunmaktayım.Aslında yatak örtüm yok değildi ama yine de benim çeyiz serme gününde örtülecek beyaz bir yatak örtüsüne ihtiyacım vardı.Hepsi birbirinden güzeldi ama kırık beyaz olanı tercih ettim ben:) Hem model olarak da bir tık öndeydi şahsi kanaatimce :) Meraklısına; olmazsa olmazı yastık kılıflarıyla da takım halindeler.Çeyiz hazırlığında olanlar mutlaka uğrasın derim ben...

Önümüzdeki ay ortası işi bırakıyorum..Öylesine yaptığım bir başvurudan mülakata çağrıldım.Gittim gitmesine de; oradayken "bir müddet işsiz kalıp kafamı dinleme ihtiyacı duymamdan olsa gerek", biraz cins bir hatuna dönüştüm; iş yerine mülakat yapan ben oldum sefer...Ne yalan söyleyeyim; yol-yemek-ssk üçlemesi güzeldi; ama bende net maaş beklentimi 1200'den konuşturunca karşı taraf başlarda durumdan memnunken; yüzünün düştüğünü an be an gözlemledim:) Ne yapacaktım yani; evlilik arifesinde bunca masrafın arasında ne verirsen eyvallah mı diyecektim? İşine gelirse sevgili patron adayım..

Netsis kursuna kayıt yaptırdım.Bu Cumartesi başlıyorum.Henüz işten ayrılmadığım ve esas adamla hafta sonlarımızı öldürmek istemediğim için; hafta sonu 2 gün; 18:30 - 21:30 dersine yazıldım.Dış ticaret mezunu ve üstüne Maliye okuyorsanız; muhasebeci olmak bedava..Bol keseden iş bulma imkanı olan bir dal muhasebe.Askerbebek bir gelsin, sonra işi bırakayım, biraz kafamı toplayayım derken Netsis'i bir öğreneyim..Sonra da iş aramaya koyulurum bir zahmet.Cuma günüydü iş görüşmesi, bugün aradılar aradılar; aramazlarsa 1200'ü vermeyecek demektir..Mülakat son derece olumluydu ama patron milleti değil mi, üçün beşin hesabını yapayım derken dünya zarar ederler..Aman bana ne be püffff..

Sık sık belirttiğim üzere; esas adamın gelişine son 10 gün kala; diğer her şey faso fiso..Şimdilik; homini gırtlak, pufidi kandil, tumba yatak...

13 Ekim 2014 Pazartesi

Yine Ne Haltlar Karıştırdım - Part2

Sık sık ortalıklardan kaybolma şeklinde bir kısır döngüye dahil olan; iç karmaşamın son bulmakta olduğu şu günler; bir hayli yoğun geçmekte..

Ne yalan söyleyeyim; bayram tatili iyi bir moral oldu.İzmir'de havalar güzeldi.Stres dolu iş hayatını birkaç günlüğüne de olsa ardında bırakarak, tatilin tadını çıkarmak gibisi yok; bir kez daha anladım..Namı değer kayınvalidem Müş anne teşrif etti Ankara'dan.Mevzu bahis güzel havaları bahane ederek; ne kadar çok gezdiğimizi de; "İzmir'de tozu dumana katmak bu olsa gerek.." diyerek özetleyebilirim herhalde...Bu arada Müş anneden güzel bir cilt maskesi de öğrendim; bilahare paylaşırım, merak etmeyin;)

Sanırım "asker günlüklerim" için son bir veda yazısı hazırlamak lazım gele..

Biraz ötede durduğumun farkındayım; yazamıyorum.İmkansızlıklar içindeyim bilesiniz..Laptopumu ofise taşımak durumunda kaldım.İş saatlerinde zaman ayırmam mümkün olmadığından; geriye bir tek hafta sonum kalıyor ki; hafta içi olduğu kadar, hafta sonları da zamanım dar.

Tatlı bir çeyiz telaşı devam ediyor.Ufak tefek derken; baya baya birşeyciklerim oldu benim:) Askerlik dönemi, işte bu çeyiz yapma hevesi ve alışverişleriyle fazlasıyla iç içe geçti benim için..Zira nişanlısının asker yolunu bekleyen bir kız için; çeyiz alışverişi adeta bir sığınak..Kafayı boş tutmama olayı işte..İçine düşülen boşluğu doldurma çabası, ötesi değil...

Yine ne haltlar karıştırdım ben..Aslında hiçbişey..En sevmediğim şeyi yapıyorum sık sık..Bekliyorum...

SON 17' kala; Sevgilerimle...

10 Ekim 2014 Cuma

4 Ekim 2014 Cumartesi

Sesliler ve Sessizler

Bugün bayramın birinci günü.Her geçen gün hayatın omuzlarıma taşıyabileceğimden fazlasını yüklediğini düşünüyorum.Sevdiğim hiçbir şeye yetişemez oldum.Vitrinde beğendiğim şeyi almaya, uzaktaki esas adama yakın olmaya, eskisi gibi sık sık blog yazmaya, kendimden pay biçmeye çok daha uzağım sanki..Hep bi "cana tak" benimkisi...

İşler tıkırında gitmedi.Umduğumuzu bulamadık, bulduğumuzu ise hiç ummadık.İş hayatı beni  her geçen gün biraz daha köşeye sıkıştırıyor.Eğer ölmeyecek olsam nefes almaya zaman ayırmazdım mesela..Bu son ayım; işlerin allak bullak hale gelmemesi için biraz dişimi sıkıp, ay sonu kendimi kovuyorum işten.Tez elden anlayacağınız, önümüzdeki aydan itibaren işsizim.İş aramayı da düşünmüyorum bir süre, vaka kendime zaman ayırmaya gerçekten ihtiyacım var..

Dün ailecek kabristanlara bayram ziyaretine gittik, her ne kadar çok konuşan biri olsam da sessizliği sevmekten hiç vazgeçmedim ben.Bu yüzden "sessizler"le konuştum dün, kendi sessizliğimde, kendi sessizlerimle..Dedemi özledim en çok.Onun başında çok ağladım,dertleştim.Mezarlıklarda bile insanlar sınıf sınıf biliyor musunuz? Yüksek mermerleri, kabartmalı yazılıları ile süslenmiş aile kabristanları mesela, onlar zenginlerin oluyor.Fakir olanların ise mermerleri olmuyor, hatta başında dikili taş yerine bile tahta parçası koyulup üstüne yazısı yazılıyor.Hayat, sen hayattayken de sen öldükten sonra da adaletsizliğini yapıyor anlayacağın.İşte tam da bu noktada; yaşarken zengin mi fakir mi olduğun mezarından anlaşılıyor.

Herkes yakınlarını görmeye gelmiş bizler gibi.Toprağına su döküyor, çiçeğini koyuyorsun işte..Bu da böylelikle bayram ziyareti olmuş oluyor..Ben ilk defa dedemi bayramda ziyarete gittim.Daha önce hiç dedeme bayram ziyaretine gitmek zorunda kalmamıştım, nitekim biz bir aileydik, aynı evde yaşıyorduk.Dedeme yaptığım ilk bayram ziyareti de böyle geçti.Toprağına su döküp, çiçek bırakarak.Demek insan gerçekten sevdiği birini kaybedince; özel günler rahatsız edici olmaya başlıyormuş, bunu dün anladım.

Benim için sıradan bir gün.Annemi gelen misafirlere -hasta olduğumu- söylemesi konusunda ikna edip, kabuğuma çekildim.Bütün bir günü odamda tek başıma geçirmeye karar verdim.Hoş, elimde dahasını getirecek başka bir alternatifimin olduğunu iddia etmek hayalperestlik olurdu..

Canım daralıyor benim valla..Yatağa girip, hiç çıkmak istemiyorum.
Allah'a emanet, size iyi bayramlar "sesliler"..

8 Eylül 2014 Pazartesi

24'üme Sevgilerimle; BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM!

8 Eylül 1991; namı değer doğum günü tarihim.Tastamam 23 sene sonra; 24'ümün kapısında durduğum gün bugün; bugün benim doğum günümmmm!!!!

Dün ailecek Çiçekliköy'e pikniğe gittik.Severim oraları.Havası temiz, doğası güzel, insanı nezih; "bundan iyisi şamda kayısı" hesabı.Bir güzel mangalımızı yaktık, pikniğimizi yaptık derken babamın aldığı doğum günü pastamı piknik masasında üflemek nasip oldu bu sene:) Gerçi geçen sene de arabanın tepesinde üflemiştim..Gece kuzenimin düğününden dönerken; annem babam ve sevgili nişanlım esas adamla birlikte saat 12'yi vurduğunda yoldan pasta alıp arabanın tepesinde kesip yedik:) Anlayacağınız doğum günü pastalarımı üfleyiş tarzım bile ayrı bir kendime has, ayrı bir orjinal..

Yine de geçen seneye nazaran farklı oldu bu doğum günüm.Esas adamın askerliğine, bir de dedemin artık aramızda olmayışı eklenince buruk geçiyor ister istemez.Bu dedemin artık bir daha asla yanımda olamayacağı ilk özel günümken; esas adamın yanımda olmadığı ilk ve son özel günüm..Bugün; biraz komplike bir gün anlayacağınız, e ne de olsa bugün "benim" doğum günüm.

Hatırlanmayı bekliyorum yalan değil, kim doğum gününde unutulmaktan zevk alır ki?Zaten hayatımda olan iki elin parmağını geçmeyecek kadar az insan var; e bir de onlar hatırlamazsa kızarım demi ama! Ailem,esas adam,Müş annem,Sevgi..An itibariyle sırasını savanlardan:) Geriye kalanların da unutması durumunda; vay hallerine...

Esas adam bana uzun zamandır istediğim ayakkabıları aldı :) Daha doğrusu doğuda asker olduğu için aldığı; üç kuruş askercik maaşından bana ayakkabı parası gönderdi. İşte bunlar benim 24.yaş pabuçlarım :)

Sevgili babam ne istediğimi sorar doğum günlerimde:) Bu zamana kadar; telefon,tablet,mp3 çalar vs. isterdim.Ta ki çeyiz hazırlıklarıma start veresiye kadar..Böylelikle 24.yaşımda tercihimi "küçük ev aletleri"nden yana kullanmış oldum.Belki ütü olabilir diye düşünüyorum ama önce ne nedir, neyin nesidir bir araştırmamı yapıp hangisini alacağıma karar vereyim de:)

Hiçbir programım yok.Herhalde cipsimi kolamı alır, laptopu TV'ye bağlar, internetten aptal saptal filmler izlerim.Belki de nişan videomu yüzbirmilyonuncu kere izlerim; bilemedim.Karar veremem şuan..

Gelelim 25.inci doğum günümeee..Ne çabuk geldik deme, tahmin yürütücem:) Muhtemelen bir sonraki doğum günümde; planlarımızca, evlenmiş olucam."Al işte hayattan bir şey daha üttüm." derim o zaman:) Belki balayında olurum bu zamanlar; işte o zaman da size yazmakla falan uğraşamam:)

Neyse ki; bugün boşum, yalnızım.Yazar da yazarım yani.Yazdım da...

Neyse ki; bugün benim doğum günüm!

4 Eylül 2014 Perşembe

SİLKELENDİM HÜZÜNLERİMDEN!

Ne yalan söyleyeyim; bu kadar zor olacağını düşünmemiştim dedemin yokluğunun."Alışkanlık" denilen şey bir garip; ağır, zor zanaat...Ölüp giden dedemin ardından kalan koca bir boşluk.Nitekim bu süreçte kendimi ertelemeye devam ettim; Ağustos benim için çok kötü geçti.Koca bir ay kendi kendi kendine yitip gitti ömürlerden, hüzünle; sevinçten eser olmadan.

Çeyizime aldıklarımın taksitlerini ödeyeyim, esas adamın askerden dönüşünü bekleyeyim, dedemin kaybına üzüleyim derken geçiyor günler.Sık sık kendimi erteliyorum anlayacağınız.Hala otobüs beklemeye sinir oluyorum, hala nişanlımı özlüyorum, arkadaşlarımla kahve içerken sohbet ediyorum, Şegi'yi çişe çıkartıyorum..Değişen bir şey yok zira; "dedemin ölümünden arta kalan"; yine "monoton hayatım" vesselam.

Har vurup harman savurduğum günler geride kaldı.Son bir ayı kötü geçirmedim desem yalanın daniskası.Şimdi ben; silkelendim hüzünlerimden...

Sizleri elimden geldiğince takip etmeye çalıştım; yine de yeterli mi, elbette değil.Sanırım diğer ertelediklerim gibi bu açığı da kapatmanın zamanı geldi...Ha tabi  bir yandan da ağzımda çok laf birikti; tek bir post'a sığdırmaya çalışmak anlamsız.

Sonuç itibariyle; SİLKELENDİM HÜZÜNLERİMDEN!

Blogger anneler fenomen çocuklar; anne bloggerlar teşhirci mi? Neden kendime anne blogger diyorum?

Bir evin bir kızıyım. Annem ben henüz 1 yaşındayken geçirdiği yüz felci sonrasında hastalanıyor ve ömrünün sonuna kadar yardıma ihtiyaç duya...