29 Mart 2014 Cumartesi

FiLm Kuşağı Part 3 : FROZEN

Çizgi filmleri,animasyonları,karikatürleri hep sevdim..Küçük bir çocukken de, yetişkin olduğumda da..
Okunulan her yazıda, izlenilen her filmde kendinden birşeyler bulabilirsin belki ama fotograflarda bulamazsın, başkalarının yüzleridir onlar..Oysa bir çizgi resme, karikatüre kendini benzetebilir,kendini onun yerine koyabilir ya da onunla ilgili hayaller kurabilirsin..

Çocukken bunlar daha kolay olur herkes için, bir erkek çocuğu evinde redkit olabilir ya da bir kız çocuğu hiçbir çaba gerektirmeksizin pijamalarıyla dahi pamuk prenses olabilir ama birer yetişkin olduklarında o çocuksu hayal gücü kaybolmaya başlar, benim içinse daha farklı; yetişkin biri olarak bile kendimi çizgilerde hayal ederken bulabilirim; demiştim sizlere ;)

Filmin konusundan bahsetmeye pek gerek yok; genel anlamda; tek cümlelik özet haliyle film : Elsa istemeyerek de olsa; kraliçesi olduğu ülkeyi ebedi kışa mahkum eder ve kız kardeşi Anna ise sıçılanı sıvamak üzere bir hayli uğraşmak zorunda kalacak ve kendini maceranın içinde bulacaktır;)

Güzel tanımladım vallahi, IMDB yetkililerine duyurulur; "sıçılanı sıvamak" yerine "her şeyi eski haline getirmek" diye değiştirip birebir kullanabilirsiniz; yine de sıçılanı sıvamak daha etkileyici; neyse..

Film bir Disney yapımı.Disney'in hiç bir animasyonu görsellik açısından hayal kırıklığı yaşatmaz; böylelikle Frozen da maça seyircinin nazarında 1-0 önce başlar...

Gel gelelim; açıkçası ben; daha yaratıcı bir senaryo beklemiştim..Animasyon filmlerin en büyük gücü masalsı senaryolarıdır. Konu olarak; filmin en başından,sonunu tahmin etmen mümkün; dolayısıyla malumun ilanı
nı izlerken insan biraz sıkılmıyor da değil...
Benim için filmin en vurucu tiplemesi ise OLAF oldu ki; kendisi tam anlamıyla tek başına animasyon kariyerine devam ederse şaşırmayın ;)

Sanırım ben çok fazla beklenti içerisinde izlediğimden benim için biraz hayal kırıklığı sayılsa da; film güzeldi...Benden söylemesi...


Ne Var Ne Yok?

Günlerden Cumartesi...En sevdiğim gün...Saat 12:23 itibariyle yazmaya başlıyorum ve nitekim her zamanki gibi bu günde kendimi yorgun hissediyorum:)

Bloga yazmayalı tam 7 gün harcadım ömrümden; gelgelim pek de bir havadisler silsilesi niteliğinde yazı hazırlamam içinde bulunduğum durum dolayısıyla mümkün değil.Bu hafta oldukça sıradan,durağan ve bir o kadar da buhranlı geçti benim için:) Bende ortaya karışık misali "Ne Var Ne Yok?" dedim ve kendi kendime kısa bir söyleşi yaptım.

Nişana son 20 gün kaldı; benim ise ufak tefek, yapılması farz olan hazırlıklarım bekleme koltuğunda hali hazırda oturuyor..TıKTıKçıLaR'ım sizin anlayacağınız; tabiri caiz ise yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim bu sürecin de..Bir yandan da zaman ne kadar hızlı geçiyor diye düşünmeden edemiyor, bir yandan da eksik kalan hazırlıkların telaşına kapılıyorum şu sıralar.

Bütün hafta; iş-ev, ev-iş ikilisi arasında mekik dokuyarak Cuma akşamının vazgeçilmez rahatlığını bekledim..Her ne kadar bu bekleyiş Cumartesi akşamlara kadar yataktan çıkmamayı arzulasa da sonuç itibariyle; saat 10:30 sularında yatak odamdaki davetsiz misafirin inanılmaz gayretiyle (Seni lanet olası,pis kara sinek!) uyanmamak işten bile değildi...

Böylelikle tekrar Garfield ruh halime büründüm ve yürüyen ölüyü andıran görünüşümle evimin odalarını arşınlayıp kendimi o yataktan bu yatağa, o koltuktan bu koltuğa attım..

Kahvemi yudumlarken; bir nebze olsun açılan şuurumla bloglamam iyi bir seçim olacaktı; yazmaya koyuldum...

Sevgiyle kalmayı ihmal etme, olur olmaz şeyleri dert etme, mutluluklarını erteleme...

Sevgilerimle,


27 Mart 2014 Perşembe

Yaz Geliyor ve Benim Söyleyeceklerim Var; BİR KAP YEMEK BİR KAP SU!


Kapınızın önüne koyacağınız bir kap su ile sokaktaki can'larımızın hayat mücadelelerini bir nebze olsun kolaylaştırabilirsiniz; susuyorlar söyleyemiyorlar..

Malum "Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır" ayının sonlarına yaklaştığımız şu günlerde bahar tüm neşesiyle bizleri kucaklamak üzere...

Ve; unutmamamız gereken, ihmale gelmeyecek duyarlılıklarımızı hatırlama zamanı şimdi; bu bir blog yazısı, bir rica, bir kültür patlaması değil, bu bir HATIRLATMA!

Su her canlı için yaşamdır...

MiM ZamaNı: MiM MiM MiM! En Sevdiğim Blog'Lar MiM'i...

Birkaç gündür yokum ortalarda; kafamı toplayıp neler olup bittiğini bir nefeste anlatmadan önce tüm sevimliliğiyle bana göz kırpan bir MİM pasını da gole çevirerek; kendime yeni bir "Merhaba üslubu" şekillendirdim ;)

Biliyorum; tam 4 gün oldu birşeyler karalamayalı ve ilk defa bu kadar uzun sürdü yokluğum...Hepinizi özlemişim; kocaman ve huzur dolu bir "Merhaba" diyorum herkese; kıssadan hisse : Pati Pati hepinize ;)

Kendimden dem vurmadan önce; ilk olarak MİM yazımı yazmaya koyuldum bir heves....Namı değer;Sevgili Dördüncü Tekil Şahıs; Mim Mimi Mimi dedi ve bir kez daha beni MİM'Ledi ;) TıKTıK! Böylelikle ben de; severek takip ettiğim blog'ları tüm titizliğimle; her kelimemi özenle seçerek en güzel şekilde tanıtmış olacağım; umarım güzel bir paylaşım yaratarak çıkarım işin içinden ;)

Gelelim benim dünyama...Daha önce söylemiştim; sizlerle paylaşabildiğim ve yazma dürtümü tetiklediği için blog bana gerçekten iyi geliyor. MiM için de söyle demiştim : Umarım güzel paylaşımlarımız olur ve paylaştıkça çoğalırız...

Madem paylaştıkça çoğalırız dedim; önüme gelen fırsatı tepmeyip severek takip ettiğim blog' ları sizlerle de paylaşarak MİM'imi hazırladım...

Mim Konusu : Severek Takip Ettiğin Blog'lar

"Yaşadım,yazdım.... Ya da yazdım yaşadım, bilmiyorum ki... Şimdi bir de bunun nasıl olduğuna mı takayım? "  diyerek gönlümde tahtını kurmaya başlayan Sevgili; Bayan Takıntı

Hayallerinin sesini yükselten blog Sevgili; Hayalbemol

Kitap kurdum, bıcırığım, kitapların sihirli dünyasını tek celsede aralayan kişilik Sevgili; Kitap Keyfim

Her telden rengarenk bir dünyanın nadide yaratıcısı Sevgili; Zamska

Asla vazgeçemeyeceğim kalemlerden birinin sahibi, rimelin en moru Sevgili; Mor Rimel

Sihirli kelimelerle hayatını ve yaşadığı kültür patlamasını bizlerle paylaşmaktan geri kalmayan
Sevgili; Demlenmiş Yaşam Öyküleri

Dilin kemiği olsa... sözünü gerçek bir dilek haline dönüştürebileceğine inandığım, daha çok aramızda görmeyi arzu ettiğim, Sevgili; Dil Kemiği

Bilginin usta kalemi, bilmeyene haddini bildiren tatlı mı tatlı Sevgili; Bilgicellim

Geleceğin en popüler hobi blogu adayım, gerek hobilerini gerekse güzel gönlünü en net haliyle görmeniz mümkün olan Sevgili; Benim Dünyam

Finalde elbette ki; beni bir MİM yazısıyla daha buluşturan; gönüllerin sultanı, bulup bulabileceğiniz gönlü en kalabalık tekil şahıs Sevgili; Dördüncü Tekil Şahıs

Ben de MiM pasımı; Bayan Takıntı, Hayalbemol, Kitap Keyfim, Zamska, Mor Rimel, Demlenmiş Yaşam Öyküleri, Dil Kemiği, Bilgicellim ve Benim Dünyam'a ithafen atıyor; kendilerinin MiM yazılarını merakla beklerken; onlara bir kez daha yanımda oldukları için teşekkür etmiş oluyorum...

Ayrıca elbet ki kapılar açık herkese; gönlünden geçen herkesin MiM'i üstüne alınmasını da rica etmiyor değilim hani ;)

Başta kocaman bir Merhaba ile patilemiştim sizi; madem yazımı tamamlamanın gururuyla da ayrılayım ;)

Sevgi, aşk, hoşgörü ve merhametle kalın; HOŞÇA KALIN..

Sevgilerimle;

22 Mart 2014 Cumartesi

Libya muhabbeti


Babamın 21 Nisan'da Libya'ya gitmesi konusu üzerine veryansın'larım olmuştu; sonuç itibariyle listeye eklemiş olduğum bu maddenin üstünü de saat 13:00 sularında sildim bugün :)

Libya işi yattı anlayacağınız; bir nebze olsa rahatladım.Sonuçta nişanlımın askerde olmasına, bir de babamın Libya'da olması eklenmeyecek artık...Yine de nankör damarım tutmadı değil; bu sefer kuruntulu karakterim tam anlamıyla askerlik üzerine yoğunlaştı :))

Bugün güzel bir gün geçirdim; sözlümle Frozen'ı izledik; daha önce sizlere belirtmiştim, animasyon filmlere karşı apayrı bir sevgim var, sonuçta hep diyorum ya; ben hiç büyümedim. Film Kuşağı Part 3 olarak Frozen hakkında bir yazı hazırlamak istiyorum elbet, kafamı toparladığımda sizlerle de paylaşırım.

Ama öncelikle mutlu haberleri hemen yetiştirmek ve sizlere güzel bir Cumartesi gecesi dilemek istedim; Cumartesi gecesi kadar özgür bir gecemiz olmuyor ne de olsa; ertesi günün tatil olduğu bir geceden güzeli ne olabilir ki?

Bu gece için önerim; kendinizi ihmal etmeyin, biraz nefes alın, kendinize zaman ayırın, filmse film, kitapsa kitap, birkaç duble içkiyse içki...Gönlünüzden geçeni ertelemeyin ve yarına şöyle güzel bir uyku çekin...

21 Mart 2014 Cuma

Libya'yı Babam Napsın :) Kafamda Deli Sorular!


Neyse; şu sıralar kafamı kurcalayan şeyler var..Kafamda deli sorular listeme eklemiş olduğum yeni bir madde ile yine karşınızdayım.Evimizde gündem Libya şu sıralar; sebebi ise uzun lafın kısası babamın iş nedeniyle Libya'ya gitmesi ve kazandığı paranın iki katını kazanacak olması; akabinde sağa sola borcun kapatılması, bellerin doğrulması, çeyizlerimin hatta bir miktar birikimin yapılması..

Planlar bunlar;  18 Nisan nişanım, 21 Nisan babamın Libya'ya gidişi, Mayıs celbinde nişanlımın asker olması..Hangi birini düşüneyim şaşırdım; bir yandan hep bekledim nişan gününü biran evvel o güne gelmek istiyorum, bir yandan da hayatımda en sevdiğim iki insanın da yanımda olmadığı beni bekleyen 6 aya üzülüyorum ve O'nlar şimdi yanımdayken zamanın çok yavaş geçmesi için dua ediyorum...

Libya'yı babam napsın; Libya babamı napsın...Allah beni ne yapmasın :) Ruh halimin tam tanımına gelince; hani bazen olur ya ne düşündüğünüzü bile bilmezsiniz, sadece kafanızın içinde bin tane tilki dolaşır ve hiçbirinin de kuyruğu birbirine değmez, işte tüm bu sebeplerden dolayı karmaşık bir ruh hali olmakla beraber;  an itibariyle içinde bulunduğum durumdur!

Hafta sonu Libya konusu netleşmiş olacak; kararın verilmiş haliyle tekrardan şekillenecek kafamda deli sorular listelerimin eklenen ve çıkartılan maddeleri de blog üzerinden tarafınıza ulaştırılacak..

 Mutlu bir hafta sonu diliyorum...
Sevgiyle;
ve Hoşça
Kalın...

16 Mart 2014 Pazar

Ortaya Karışık: BLog BağımLıLığım; Hayatı Umursamamak ve Meditasyon Mantaliteleri..

 
Zaman geçtikçe; iyi bir blogger olma yolunda ilerliyor muyum ne :) Daha öncesinde söylediğim gibi; amacım fenomen bir blogger olmak değildi hiçbir zaman; en başında söylediğim gibi; bildiğim en doğru yerden başlayacaktım, KENDİM'den..Öyle de oldu, yavaş yavaş iç dünyamı, sanal aleme bir güzel anlattım :)

Demiştim; ben pek öyle çabuk kaynaşamam, hatta biraz soğuk tiplerden sayılırım..Kendimi daha içten anlatmaya başladığımda, sizlerin de beni daha kolay keşfettiğinizi farkettim.Böylelikle de sizlerle çabucak kaynaşıverdik vesselam..Hızımı aldım; bloglovin'e de blogumu aktardım bugün :)

Blog Deposu Kişisel Blog Yarışması'nı kaybettim..Mutsuz değilim,hatta üzerine bir o kadar da mutluyum :)) Her şeye rağmen kendim çalıyor, kendim oynuyorum:) Canım sağolsun..

Şu sıralar pek umursamıyorum hayatı, neşem yerinde; sudan sebeplere kızmıyorum, sudan sebeplere kırılmıyor, üzülmüyorum, tabiri caizse rahata verdim:) Böylesi güzel, tavsiye ederim.

Öte yandan son birkaç aydır adet edindiğim yeni bir uyku öncesi hobim var; hep dilimin ucuna geldi de söylemekten vazgeçtim ya da konuyu nereden alsam nereye bağlasam bilemedim :) Dolayısıyla dedim ki; hem blog yarışması sonucunu, hem kafaya birşey takmamanın ruh halime olumlu etkisini, hemde meditasyon mantalitemi tek yazıda toplayayım istedim; ortaya karışık birşeyler karalamaya niyetlendim.

Meditasyon mantalitem'den kastım uyku öncesi hobimdir:) Youtube'da inanılmaz güzel meditasyon müzikleri ve telkinli meditasyon ile alakalı videolar var; uyumadan önce kendimi dinlendiriyorum :) Ormanlarda, deniz kenarlarında gezip; ağaçların arasında pamuklara sarılıp sarmalanıp hamaklarda sallanıyorum :) Gece; güzel rüyalar görüp, daha sağlıklı bir uyku çektiğimi ve sabahları dinç uyandığımı farkettim..Ayrıca meditasyon yapmanın en güzel yanı da; kendinizle başbaşa kaldığınız tamamıyla pozitif dakikalar geçirebilmek..Uzun lafın kısası bende olumlu etkiler bıraktığına kanaat getirdiğime göre; sizlere de şiddetle tavsiye ediyorum..

Başlığından malum; ne kadar ortaya karışık bir yazı olsa da bu ben size söylemiştim; içimden ne geliyorsa onu yazmalıyım; kendim kadar karmaşık olmalı yazdıklarım; çünkü en iyi bildiğim yerden başlamıştım ben anlatmaya; Kendimden..

Sevgiyle kalın; hoşça ve mutlu kalın..

Blogger anneler fenomen çocuklar; anne bloggerlar teşhirci mi? Neden kendime anne blogger diyorum?

Bir evin bir kızıyım. Annem ben henüz 1 yaşındayken geçirdiği yüz felci sonrasında hastalanıyor ve ömrünün sonuna kadar yardıma ihtiyaç duya...