25 Ekim 2014 Cumartesi

Asker GünlükLeri Ders 3: O'nun dönüşü artık hiç bir şeyin öneminin kalmadığının habercisidir...

Verdiğim sözü tutmanın zamanı geldi çattı; nitekim bu bir veda yazısı..."Asker Günlükleri " defteri artık benim için kapanıyor.Daha önce; kaleme alması dahi beni üzüyor olsa da asker beklemenin ne kadar sarsıcı,ne kadar zor olduğunu ister istemez fazlasıyla dile getirmiştim, daha doğrusu getirmişim; farkında olarak yada olmayarak..Son 6 ay içindeki her yazımda gitgide artan yalnızlaşmışlık, kalabalıkta kaybolmuşluk serzenişlerine göz gezdirdim;yüzümde hafif bir gülümsemeyle..

Esas Adam'ın askerliğine son 6 kala; asker günlüklerinin üstündeki tozu üfleyip rafa kaldırmaya karar verdim.Ömürden giden 6 ay..İnsanın hayatında 6 ayda neler değişebiliyormuş; ilk defa bu denli fark ettim.

Biz birbirimizden bu kadar uzakken; 2 kuzenim evlendi, 2 bayram geçti, yıl dönümümüz ve doğum günlerimiz yitip gitti ömürden,"Rüzgar bebek" ailemize ve hayata merhaba derken; dedemi kaybettik...Bense; acısıyla, tatlısıyla alabildiğine yalnızlık; yarım kalmışlık...Nitekim; çok özledim...

Kilo verdim bu süre içinde, neşelendim, hüzünlendim, ama yine de günde 3 öğün yemeye devam ettim, sabah işe geç kaldım, iş yerinde de bol bol kahve tükettim, dibi gelince saçlarımı boyattım, çeyizimi hazırlamaya başladım, bittabi kredi kartımın taksitlerini ödedim,düğün derneklere katıldım, gezdim bir yandan da gezdirdim,şegiyle attalara gittim (bu şegi'yi çişe çıkartmak anlamında), ama yine de yalnızlık sendromuna yakalanmadan edemedim, Rüzgar bebeği kucağıma alırken; dedemi toprağa verdim...
Ama en önemlisi tüm bunları yaparken çok özledim...

İnsanın kendini -yarım- hissetmesi kadar içler acısı bir durum yokmuş meğer.Ömürden silinen 6 ay..Başkasına kısa; sana ömür gelen bekleyiş..

Şükür ki Asker Günlükleri için bir veda yazısı bu..Yıllar sonra dönüp baktığımda tebessümle okuyacağıma emin olduğum kelimelerle; son 6 ayımı gözlerimin önünden geçiren, boğazıma düğümlenen kelimeler nasıl oluyor da aynı olabiliyor...Hayat ne kadar şakacı aslında.Ötesi değil...

31.10.2014 tezkere günümüz; bu kaçıncı söyleyişim bilmiyorum; sayılı gün çabuk falan geçmiyor...Allah'ım vatani görevini yapmakta olan Mehmetçiklerimize güç kuvvet versin; sevenlerine ailelerine sağ salim kavuştursun,bizim kalbimiz hep onlarla...Darısı diğer Mehmetçiklerimizin başına...

Ve dahi; onun dönüşü artık hiç bir şeyin öneminin kalmadığının habercisidir...
Elveda "Asker Günlükleri"...

24 Ekim 2014 Cuma

Kına gecesi için değişik fikirler... Kına hazırlıkları Part:1

Aslında bloglarda yer alan bu tarz yazılar; düğün mevsimi olan yaz aylarının habercisi ilkbaharda patlak verir:) Ama bende biraz erken patlak verdi vesselam:) Hep söylerim; "canım tez" malum..Anneanneme çekmişim...

Kınayı evde yapmayı düşünüyorum zira düğün salonlarına kitlenen "kına geceleri" bana pek samimi gelmiyor.Kravatını çekiştirerek ne kadar sıkıldığını belli eden beyler, her şeyin prosedür şeklinde ilerlemesine sebep olacak "bitse de gitsek" düğün organizasyoncuları ve -nasılsa 2 gün sonra düğün var- mantalitesiyle kınaya teşrif etmeyerek masaları boş bırakan uzaktan akrabalar...Nahoş bir hava eşliğinde sürüp gitmekte olan bu merasimde; olayın aslını göremeyen "mutlu gelin"...

Böyle olsun istemiyorum kınam.Sanırım davetli olduğum kına gecelerinin akibetinin böyle olması kararımdaki en büyük etken..Kendi evimde olsun istiyorum gelin kınam,baba ocağında:) Kendi aramızda, samimi, kız kıza kadın kadına bir eğlence, tüm detayları incelikle düşünülmüş, bana özel...Benim organizasyonum olsun istiyorum.Benim bekarlığa veda partim, benim eğlencem, benim kınam:) İşte tam da bu yüzden her şeyin bana has ve olabildiğince ben'den olmasını istiyorum.Bu yüzden birçok şeyi kendi el emeğimle hazırlamak istiyorum; mesela "kına hediyelerim"...Misafirlere dağıtılacak kına hediyelerini kendim hazırlamayı düşünüyorum...

Ev kurma ve düğün telaşı bastırdığında; kına gecem için istediklerimi - istediğim gibi yapmış olmak benim için çok önemli.Son dakikaya kıstırılmış bir kına gecesi olmasın maksat...Şimdiden araştırmalara başladım bile.

İlk öncelik kına gecesi hatırası yani kına hediyeleri...Çok değişik alternatifler var aslında.İnternetten biraz araştırdığınızda fikir edinmeniz mümkün.O yüzden çok fazla detaya girmek istemiyorum.Ben internetten bulduğum bu fikirleri kendimce harmanlayıp; daha önce hiç görmediğim, duymadığım bir fikir çıkardım.Banyo tuzu :) Kına gecesinin bayanlar arasında ve yaz sıcaklarının bastırdığı bir tarihte olmasının da banyo tuzu fikrini daha da cazip hale getirdiğini düşünüyorum.Misafirler; bu minyatür banyo tuzlarını isterlerse banyoda dekoratif amaçlı; isterlerse de kendilerini şımartmak için kullanabilirler böylelikle...

Bu minik şişeleri internetten temin etmek mümkün lakin benim internet alışverişiyle uzaktan yakından akrabalığım olmadığından İzmir'de bu minyatür şişeleri nereden bulabileceğimi bir hayli araştırdım.Gıda Çarşısı..Öncelikle oraya bir uğrayıp bu tıpalı minik minyatür şişelerden temin etmek, sonrasında ise banyo tuzlarımı hazırlamam gerekecek..Nasıl yapacağıma gelirsek..
  • Kaya tuzu
  • Badem yağı (tercihe göre; zeytin, defte, ardıç vs. diğer bitkisel yağlar da olabilir)
  • Lavanta yağı (okaliptüs, sandal ağacı vs. tercihe bağlı)
  • Gıda boyası (tercihe bağlı)
Karışımına gelince;
  • 1 çorba kaşığı kaşığı kaya tuzuna - 1 tatlı kaşığı badem yağı ve 1 çay kaşığı lavanta yağı 
Genel itibariyle karışım bundan oluşuyor.Badem yağı cilde yumuşaklık vermesi, lavanta yağı ise banyo keyfine aromatik bir koku kazandırması için...

Malzemeleri bu şekilde hazırlayıp güzelce karıştırdıktan sonra 1-2 damla gıda boyası ile renklendiriliyor, bu da banyo tuzuna hoş bir görünüm kazandırmak amaçlı,tabi ayarını kaçırmamak şartıyla.Renk konusunda ise tercih yine tamamen size bağlı.

Sonrasında hazırlamış olduğumuz banyo tuzumuzu alüminyum folyo üzerine yayıp, biraz dinlenmesini sağlıyoruz..İşte tam da bu aşamadan sonra mini minnacık mantarlı şişelerimize mis kokulu banyo tuzumuzu koyup hoş bir hediye hazırlamış oluyoruz.Ayrıca piyasada olan ürünlerden çok daha doğal, kendi imkanlarınızla temin edebileceğiniz malzemelerden çok pratik bir şekilde hazırlayabileceğiniz bir bakım ürünü bu; belirtmekte fayda var..

Kına gecemde; misafirlere dağıtacağım minik banyo tuzu şişelerimi kişiselleştirmek içinse; kına temalı sticker hazırlatmayı düşünüyorum...

Ben banyo tuzlarımı pembe renkte hazırlamayı arzu ettiğimden;şişenin baş kısmını pembe beyaz puantiyeli organze tül ile bağlamak istiyorum.
Böylelikle her şey hamarat gelinin elinden çıkmış olucak :) Bence çok daha anlamlı ve çok daha ince bir fikir..Zaten şimdi başlasam; kınaya kadar on ayda anca biter haha :))) 
Tabi sadece bununla kalmayacak kına hazırlıkları ve kına hediyelerim.Daha bir sürü fikir baloncuğum var...

P.S: Kına hazırlığı olanların internette araştırma yaparken bloguma rastlayacağını biliyorum; zira bizzat sağlamasını yaptım:)  Bu nedenle fikirlerimi elimden geldiğince görsel şekilde anlatmaya gayret ettim.Bir kere; kına gecesi sticker'ına mutlaka ihtiyacınız olacak; çünkü hazır -kına gecesi hatırası- yaptıracak dahi olsanız; fikrimce temalar çok bayağı.. Bu nedenle ihtiyacı olan ve beğenenler için; kendi seçimim olan kına gecesi sticker'ımı da paylaşıyorum.

Dediğim gibi daha bir sürü fikir baloncuğum var ve bu onların ilkiydi..Diğerlerini de eksiksiz olarak paylaşma arzusundayım..Kına gecem için diğer fikir taslaklarımı, nasıl yapıldıklarını ve uyguladığım haliyle tamamlanmış görsellerini devam yazıları olarak paylaşmayı düşünüyorum.

Devam yazısı olan "kına gecesinde dilek ağacı" hakkındaki paylaşımıma blogumdan ulaşabilirsiniz...

Siz ne dersiniz? 
Sizleri seviyorum..

21 Ekim 2014 Salı

12'den Vurdum...

Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken...
Guguklu Saatten Ninniler blogunun mütevazi kalemi sevgili "Cam Misket"; beni blog aleminin yeni furyası DART ÖDÜLÜ'ne laik görmüş..Böylelikle blogum da 12'den vurmuuuş..Hikayede burada bitmiiş :)

Öte yandan öyle "kaptım kaçtım" bir ödül değilmiş bu...Bazı yükümlülükleri de kabul ediyorsunuz ödülü alınca :))
1. Ödülün fotoğrafını yayınlamak
2. Size ödül veren blogun bağlantısını eklemek
3. Bu ödülü 15 bloga dağıtmak

Benim öyle ödül dağıtırken herhangi bir kıstasım olmadı açıkçası...Zira hepinizi çok seviyorum, hepinizi takip etmeye çalışıyorum, hepinizi bla bla, hepinizi bla bla...:)

1.Dördüncü Tekil Şahıs
2.Bilgicellim
3.Esen Kızın Yeri
4.Fildişinden Kule
5.Cümle Uydurukçusu Çocuk
6.Yeşil Elma Sarı Limon
7.Kadifeli Kahve
8.Uzaklarda Arama
9.Uzun Saçlı Kel Adam
10.İlginçtrak Bir Çocuğun Müsvettesi
11.Grilady
12.Persephone Güncesi
13.Ben ve Yolculuğum
14.Hayalbemol
15.Titania'nın Çöplüğü

Umarım ödüller sahibine ulaşır.
Öpüldünüz...


20 Ekim 2014 Pazartesi

Ve Allah Kalbime Göre Verir...

Epeydir Madam Coco'dan yatak örtülerinde bir indirim bekleyip duruyordum..İnatla bekleyişimin son günü bugünmüş; zira bu kız öğle arası tatilinde hemen kendini Alsancak'taki Coco'ya sürükler ve gerekeni yapar..

Böylelikle çeyizime yatak örtümü de katmış bulunmaktayım.Aslında yatak örtüm yok değildi ama yine de benim çeyiz serme gününde örtülecek beyaz bir yatak örtüsüne ihtiyacım vardı.Hepsi birbirinden güzeldi ama kırık beyaz olanı tercih ettim ben:) Hem model olarak da bir tık öndeydi şahsi kanaatimce :) Meraklısına; olmazsa olmazı yastık kılıflarıyla da takım halindeler.Çeyiz hazırlığında olanlar mutlaka uğrasın derim ben...

Önümüzdeki ay ortası işi bırakıyorum..Öylesine yaptığım bir başvurudan mülakata çağrıldım.Gittim gitmesine de; oradayken "bir müddet işsiz kalıp kafamı dinleme ihtiyacı duymamdan olsa gerek", biraz cins bir hatuna dönüştüm; iş yerine mülakat yapan ben oldum sefer...Ne yalan söyleyeyim; yol-yemek-ssk üçlemesi güzeldi; ama bende net maaş beklentimi 1200'den konuşturunca karşı taraf başlarda durumdan memnunken; yüzünün düştüğünü an be an gözlemledim:) Ne yapacaktım yani; evlilik arifesinde bunca masrafın arasında ne verirsen eyvallah mı diyecektim? İşine gelirse sevgili patron adayım..

Netsis kursuna kayıt yaptırdım.Bu Cumartesi başlıyorum.Henüz işten ayrılmadığım ve esas adamla hafta sonlarımızı öldürmek istemediğim için; hafta sonu 2 gün; 18:30 - 21:30 dersine yazıldım.Dış ticaret mezunu ve üstüne Maliye okuyorsanız; muhasebeci olmak bedava..Bol keseden iş bulma imkanı olan bir dal muhasebe.Askerbebek bir gelsin, sonra işi bırakayım, biraz kafamı toplayayım derken Netsis'i bir öğreneyim..Sonra da iş aramaya koyulurum bir zahmet.Cuma günüydü iş görüşmesi, bugün aradılar aradılar; aramazlarsa 1200'ü vermeyecek demektir..Mülakat son derece olumluydu ama patron milleti değil mi, üçün beşin hesabını yapayım derken dünya zarar ederler..Aman bana ne be püffff..

Sık sık belirttiğim üzere; esas adamın gelişine son 10 gün kala; diğer her şey faso fiso..Şimdilik; homini gırtlak, pufidi kandil, tumba yatak...

13 Ekim 2014 Pazartesi

Yine Ne Haltlar Karıştırdım - Part2

Sık sık ortalıklardan kaybolma şeklinde bir kısır döngüye dahil olan; iç karmaşamın son bulmakta olduğu şu günler; bir hayli yoğun geçmekte..

Ne yalan söyleyeyim; bayram tatili iyi bir moral oldu.İzmir'de havalar güzeldi.Stres dolu iş hayatını birkaç günlüğüne de olsa ardında bırakarak, tatilin tadını çıkarmak gibisi yok; bir kez daha anladım..Namı değer kayınvalidem Müş anne teşrif etti Ankara'dan.Mevzu bahis güzel havaları bahane ederek; ne kadar çok gezdiğimizi de; "İzmir'de tozu dumana katmak bu olsa gerek.." diyerek özetleyebilirim herhalde...Bu arada Müş anneden güzel bir cilt maskesi de öğrendim; bilahare paylaşırım, merak etmeyin;)

Sanırım "asker günlüklerim" için son bir veda yazısı hazırlamak lazım gele..

Biraz ötede durduğumun farkındayım; yazamıyorum.İmkansızlıklar içindeyim bilesiniz..Laptopumu ofise taşımak durumunda kaldım.İş saatlerinde zaman ayırmam mümkün olmadığından; geriye bir tek hafta sonum kalıyor ki; hafta içi olduğu kadar, hafta sonları da zamanım dar.

Tatlı bir çeyiz telaşı devam ediyor.Ufak tefek derken; baya baya birşeyciklerim oldu benim:) Askerlik dönemi, işte bu çeyiz yapma hevesi ve alışverişleriyle fazlasıyla iç içe geçti benim için..Zira nişanlısının asker yolunu bekleyen bir kız için; çeyiz alışverişi adeta bir sığınak..Kafayı boş tutmama olayı işte..İçine düşülen boşluğu doldurma çabası, ötesi değil...

Yine ne haltlar karıştırdım ben..Aslında hiçbişey..En sevmediğim şeyi yapıyorum sık sık..Bekliyorum...

SON 17' kala; Sevgilerimle...

10 Ekim 2014 Cuma

4 Ekim 2014 Cumartesi

Sesliler ve Sessizler

Bugün bayramın birinci günü.Her geçen gün hayatın omuzlarıma taşıyabileceğimden fazlasını yüklediğini düşünüyorum.Sevdiğim hiçbir şeye yetişemez oldum.Vitrinde beğendiğim şeyi almaya, uzaktaki esas adama yakın olmaya, eskisi gibi sık sık blog yazmaya, kendimden pay biçmeye çok daha uzağım sanki..Hep bi "cana tak" benimkisi...

İşler tıkırında gitmedi.Umduğumuzu bulamadık, bulduğumuzu ise hiç ummadık.İş hayatı beni  her geçen gün biraz daha köşeye sıkıştırıyor.Eğer ölmeyecek olsam nefes almaya zaman ayırmazdım mesela..Bu son ayım; işlerin allak bullak hale gelmemesi için biraz dişimi sıkıp, ay sonu kendimi kovuyorum işten.Tez elden anlayacağınız, önümüzdeki aydan itibaren işsizim.İş aramayı da düşünmüyorum bir süre, vaka kendime zaman ayırmaya gerçekten ihtiyacım var..

Dün ailecek kabristanlara bayram ziyaretine gittik, her ne kadar çok konuşan biri olsam da sessizliği sevmekten hiç vazgeçmedim ben.Bu yüzden "sessizler"le konuştum dün, kendi sessizliğimde, kendi sessizlerimle..Dedemi özledim en çok.Onun başında çok ağladım,dertleştim.Mezarlıklarda bile insanlar sınıf sınıf biliyor musunuz? Yüksek mermerleri, kabartmalı yazılıları ile süslenmiş aile kabristanları mesela, onlar zenginlerin oluyor.Fakir olanların ise mermerleri olmuyor, hatta başında dikili taş yerine bile tahta parçası koyulup üstüne yazısı yazılıyor.Hayat, sen hayattayken de sen öldükten sonra da adaletsizliğini yapıyor anlayacağın.İşte tam da bu noktada; yaşarken zengin mi fakir mi olduğun mezarından anlaşılıyor.

Herkes yakınlarını görmeye gelmiş bizler gibi.Toprağına su döküyor, çiçeğini koyuyorsun işte..Bu da böylelikle bayram ziyareti olmuş oluyor..Ben ilk defa dedemi bayramda ziyarete gittim.Daha önce hiç dedeme bayram ziyaretine gitmek zorunda kalmamıştım, nitekim biz bir aileydik, aynı evde yaşıyorduk.Dedeme yaptığım ilk bayram ziyareti de böyle geçti.Toprağına su döküp, çiçek bırakarak.Demek insan gerçekten sevdiği birini kaybedince; özel günler rahatsız edici olmaya başlıyormuş, bunu dün anladım.

Benim için sıradan bir gün.Annemi gelen misafirlere -hasta olduğumu- söylemesi konusunda ikna edip, kabuğuma çekildim.Bütün bir günü odamda tek başıma geçirmeye karar verdim.Hoş, elimde dahasını getirecek başka bir alternatifimin olduğunu iddia etmek hayalperestlik olurdu..

Canım daralıyor benim valla..Yatağa girip, hiç çıkmak istemiyorum.
Allah'a emanet, size iyi bayramlar "sesliler"..

Blogger anneler fenomen çocuklar; anne bloggerlar teşhirci mi? Neden kendime anne blogger diyorum?

Bir evin bir kızıyım. Annem ben henüz 1 yaşındayken geçirdiği yüz felci sonrasında hastalanıyor ve ömrünün sonuna kadar yardıma ihtiyaç duya...