12 Haziran 2014 Perşembe

Asker Günlükleri Ders 1: Özlemek; kalbin, ihtiyaç duyduğuna dair yoksunluğunu gidermesi için insana hissettirdiğidir...

Sözdü, nişandı derken kafanızı ardı arkası kesilmeyen "tatlı telaşlar" başlıkları altında ütülediğim zamanları inkar edecek değilim asla.Şimdilerde ise"başa gelenin çekildiği" bir dönem olan asker nişanlısı olmaktan bahsetmek istedim.Daha önce hayatımın hiçbir döneminde bu kadar zorlanmadığımı kendime itiraf ederek başladım önce kabullenmeye..

Bu kabullenme hissine aşina olamıyor insan ki bu da farkındalık sağlayamadığınız en acı gerçekten ibaret.
İlk aşamada "Nasıl yani, şimdi istediğimde ulaşamayacak mıyım, arayamayacak mıyım, göremeyecek miyim?" lere mevzu bahis olan bir çok soru işareti oluyor kafanızda, nitekim zaman geçtikçe anlıyorsunuz ki bunların topyekun cevabı "işlerin sivil hayattaki gibi yürümediği" oluveriyor..

BEN ÖZLEMEDİM Kİ SENİ; KEDİ ÖZLEDİ..

Bir muammanın içine düşüyorsunuz onunla birlikte, akabinde sizin de hayatınız altüst oluveriyor, yalan değil.Hafta sonu dışarıya çıkmak istememenin yanı sıra işten eve - evden işe ikilisi cazipleşiyor elinizde olmadan..Zaten haftasonlarını ve iş çıkışlarını her zaman hemde her zaman onunla değerlendirdiğinizi farkediyorsunuz.Ha bir de O'ndan başka çok az arkadaşınız olduğunu...Onlarla da dışarı çıkmak yerine; evde ayıcıklı pijamalarla oturup, abur cubur eşliğinde dedikodu yapmayı yeğliyorsunuz.
Bunların yanı sıra; bu yazı içinde bulunduğum durumla doğru orantılı olarak birinci tekil şahıs seslendirmesiyle devam ederse; özlem içerikli her şey ilgi alanıma girmeye başladı.Özlemi anlatan şarkılar,kitaplar,bloglar:) 

Bir göz kalemi, bir rujdan ibaret geziyorum ortalıklarda.Öyle aman ojemin köşesi bozulmuş eyvahlar olsun diyip; 20 parmak baştan sürme devri kapanmıştır arkadaşlar! P.S: En azından askerimiz dönesiye kadar;) Saçımın dibi gelmiş olabilir ya da ojemin köşesi bozulmuş; akabine "Aman boşver!" serzenişiyle birlikte; "Batsın bu dünya" havaları :))

Benim zırvalamalarım bir köşede duradursun, uzun lafın kısası en az sevmek kadar güzel sevilmek.

Günde 2-3 kere telefonla konuşabiliyoruz.Yemin töreninden sonra 2 gece 3 gün beraber geçirdik.Kavuştuğumuz anın sevinciyle, onu birliğinin kapısına uğurlarken yaşadığım hüznü eş tutuyorum.İnanın biri birinden ağır basmıyor, nasıl bir sevinç kelimelerle ifade edilemeyen ve ona eş bir hüzün...Şimdilerde telefonunu genelde gece saatlerinde biraz olsun kullanabiliyor.Ufacık zamanları dolu dolu değerlendirmeye çalışıyoruz işte.

P.S: Blog sayfama askerlik için bir sayaç ekledim.Tahmin edebileceğiniz üzere; geri sayım söz konusu:) Tamamen kendi şahsım için itinayla hazırlanmıştır :)))

Demek ki ne imiş; yazının özeti başlığıymış.

Özlemek; kalbin, ihtiyaç duyduğuna dair yoksunluğunu gidermesi için insana hissettirdiği imiş...

4 yorum:

  1. Umarım çok zorlanmazsınız su gibi akıp geçer zaman (:

    YanıtlaSil
  2. Tatlışım beniiim. Ya kıyamam sana :(
    Zaman hızlı geçmesi gerektiği zamanlarda çok yavaşlıyor nedense.Ama bu günler de geride kalacak. Sabret.. Seneye de ben böyle yazılarla sahnelerde olacağım :D

    YanıtlaSil
  3. Kıyamam ki sana.. Çabukcak hıphızlı biter günler inşallah.

    YanıtlaSil
  4. MERHABA ,
    En iyi blogları tanıttığım blogumda bu yazına linki ile birlikte yer verdim..,
    enniyibloglar.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil

Blogger anneler fenomen çocuklar; anne bloggerlar teşhirci mi? Neden kendime anne blogger diyorum?

Bir evin bir kızıyım. Annem ben henüz 1 yaşındayken geçirdiği yüz felci sonrasında hastalanıyor ve ömrünün sonuna kadar yardıma ihtiyaç duya...